Bilgisayar Oyunları ve Çocuklarımız
6 Mayıs 1999 Tarihli Hürriyet Gazetesinden alınmıştır. Baba olarak korkuyor, kişi olarak seviyor. En azından meraktan bir kez bile bilgisayar
6 Mayıs 1999 Tarihli Hürriyet Gazetesinden alınmıştır.
Baba olarak korkuyor, kişi olarak seviyor.
En azından meraktan bir kez bile bilgisayar oyunu oynamamış olan var mıdır?
Hemen hepimizin yakından tanıdığı bilgisayar oyunları, uzunca bir süredir, “çocuklarımızı şiddete itmekle” itham ediliyor. Çocuk vahşetinde, şiddet içeren bilgisayar oyunlarının izi aranıyor.
Aşağıda makalesini yayınladığımız Time dergisi yazarlarından Joshua Quittner da bu bilgisayar oyunlarına sarılmış. Jashua, bir eleştirmen gözüyle kızlarından başlıyarak geneli incelediği bu yazısında aslında kendi vicdanıyla hesaplaşıyor.
Bir tarafta bu oyunları çok seven bunlardan son derece büyük zevk alan ” oyuncu Joshua ” var. Bilgisayar oyunlarıyla ilgili her türlü olumlu eleştiriyi büyük bir heyecanla karşılıyor.
Öteki tarafta ise ” baba Joshua ” var. Kendi çocukları başta tüm çocukların en ulaşılmaza ulaşmasını sağlama görevini en azından yazılarıyla icra ediyor.
Aşağıdaki makale Joshua’nın Joshua’yla hesaplaşması aslında. Yani hepimizden bir parça. Belki bir ana baba olarak, belki de bir oyun müptelası olarak okuyacağınız bu makale emin olun ki bir yerinde olaylara sizin gözünüzle de bakıyor.
———————————————————–
Her zaman çocukların oynadığı video ve bilgisayar oyunlara hayran kalmışımdır. İtiraf etmesi biraz zor ama bu oyunların kanlı olanlarından da kısmen büyük zevk aldım. Hatta play station’un başında oturup Ace Combat 2 adlı oyunda düşman uçaklarını vurmak için uzun zaman harcamışımdır. Diğer sevdiğim oyunlara dövüş oyunları da dahil: Samurai-slashing Bushido Blade ve kung fu-ish Tekken. Bu saydığım oyunlar reflekslerimin çalışmasına yardımcı oluyor. Bazen de savaş stratejisi oyunlarına kaptıruyorum kendimi. Bunların arasında biri de var ki; Age of Empires. Bu oyunda Tanrı’yı oynayıp işçi ve asker birlikleri yaratıp karşınızdaki uygarlığı yok edebiliyorsunuz. Bir de şu adı çıkmış ilk insan öldüren oyun ” Doom “a uzun süre takılmıştım. Bu oyunların zarar verici olup olmadığını düşündüm. İstatistiklere göre oldukça normal bir insanım.
Sadece Amerika’da, 1998 yılında elektronik-oyunlardan 5.5milyar dolar gelir elde edildi. Bir görüşe göre Amerika’daki her 10 evden 9’unda ya bilgisayarla video var ya da kiralıyorlar. İşin ilginç yanı bu oyunları oynayanların çoğu da benim gibi yetişkinler. Peki bizler ne oynuyoruz? Çoğunlukla kanlı oyunlar … 1999’un ilk üç ayında oynanan en popüler 100 oyunun en az üçte bir şiddet içerikli. Bu bilgisayar ve video oyunlarının adları da oldukça kanlı. Quake ve Golden Eye 007 en popüler olanlarından.
Peki Problem Ne
Bağımlılık yapmadıkça e-oyunların bir problem olduğuna inanmıyordum. Hatta belirli bir seviyede uygulandığında video ve bilgisayar oyunlarının insanları daha zeki yaptığına inanırdım. Çünkü bu oyunlar tehlikeli oldukları kadar zor da. Bu oyunlarda karşınıza çıkan problemi kısa sürede idrak etmeli, seçenekleri değerlendirmeli ve bulmacayı çözmelisiniz. Psikoloji alanında iyi bir yere sahip profesör Patricia Greenfield, yaptığı incelemeler sonucunda video oyunları ve zeka arasında olumlu bir korelasyon buluyor. Greenfield’ın araştırmalarına göre dünya çapında video ve bilgisayar oyunlarını oynayan çocukların konuşma dışındaki zekalarının geliştiği ortaya çıkıyor.
Bu konu hakkındaki fikirlerimin onaylanması beni çok sevindirmişti. Ta ki Greeenfield, çocukların zeka kat sayılarındaki bu gelişme yüzünden daha önemli olan sosyal faaliyetleri aksattıklarını belirtene kadar. Saatlerini bilgisayar başında geçiren çocuklar çevreleriyle yeteri kadar ilgilenmiyorlar. Greenfield şöyle diyor: ” Yükselen IQ’yu sosyal zekadan ve sorumluluk duygusundan önde tutmamız ne acı. ”
Kendi gözlemlerimse Greenfield’ın düşüncelerinin doğru olmadığını gösteriyor. Daha en büyüğü 11 yaşında olmayan üç kızım var ve her türlü bilgisayar ve video oyunu içinde büyüdükleri halde üçüde hipersosyal. Kızlarımın elinde istedikleri kadar oyun oynayabilecekleri kadar alet var ve oynuyorlar. Buna rağmen davranışlarında bir tuhaflık sezmiyorum.
Darbeler Derinlerde
İki hafta önce tüm aileler gibi ben de bazı şüphelere düştüm. Acaba çocuklarımızın bilgisayara karşı olan bu ilgilerinden endişe mi duymalıydık? Bu sorudan kastım çocuklarımızı birer katil haline getirip getirmediği değil; çünkü katil olmaları bu kadar kolay değil. Elde edilen sonuçlar henüz çok endişe edilmemesi gerektiğini gösteriyor. Grafikler oyunların çocukları şiddete karşı duyarsızlaştığı gösteriyor mu? Bazı oyunlar çocuklara başkaların acı çekmesinden ve ölmesinden zevk almayı öğretiyor mu? Vahşet içermeyen oyunlar da bağımlılık yapıyor mu? Oyunlar ödev yapılacak, sporla ya da başka bir şeyle geçirilecek zamanın harcanmasına sebep oluyor mu? Yoksa oyunlara harcanan zaman sadece onları daha çok sıkan televizyondan mı çalınıyor? Toplum olarak bizim elimizden ne gelir? Şiddet içerikli oyunların satışını kısıtlamalı mıyız?
Hemen hemen tüm ana babalara bu soruları kendi kendilerine sorup değişik sonuçlara varıyorlar.
Her iki kutuptaki insanların söz düellosunun arasına eski psikoloji profesörü ve Interactive Digital Software Association’un başkanı David Grossman giriyor. Grossman, bugün Arkansas Eyaleti Üniversitesi’nde fahri üye ve şiddet içeren oyunlara karşı verilen savaşta baş rolü oynuyor. Grossman’ın savunduğu konuların başında, Doom ya da Quake gibi oyunların doğamızda bir başka varlığı öldürmeye karşı çıkan duyguları yok ettiği, geliyor. Amerikan Ordusu bile askerlerin kolayca tetiği çekebilmeleri için Doom benzeri oyunları oynatıyor. İkinci Dünya Savaşı’na katılan askerlerin sadece yüzde 20’si tetiği çekerken, Vietnam Savaşı’nda bu sayı yüzde 95’e vardı. Bu artışın sebebi temsilleri sonucunda insan öldürmenin askerlere daha ” normal ” gelmesi.
Grossman’in savına göre video oyunları çocukları öldürmeye hazırlıyor ve bunun sonucunda haz almayı öğretiyor. Grossman düşüncelerini şöyle belirtiyor: ” Şüphesiz video ya da bilgisayar oyunlarını oynayan herkes katil olmaz. Ama bu sigara içen herkesin kanser olmamasına benzer. Sigara içen insanlar kanser olmasa bile yine de sağlıkları bozulur. ” Grossman, sigara ve içki gibi video ve bilgisayar oyunlarının 18 yaşın altındakilere satılmasının yasaklanmasını istiyor.
Lowenstein, video oyunu endüstrisinin toplumdaki hastalıktan ileri geldiğini açıklıyor. ” Sigarayla video oyunlarının farkı video oyunlarının anayasal olarak First Amendmet’ta korunuyor olması. ” Bu tip oyunlar ayrıca filmler gibi sanatsal nitelikler de taşıyor. Ben çocukken R-rated filmlere bile gidemiyordum. Ama bugün her hangi bir çocuk istediği video oyununu alabiliyor. Lowenstein bunun ana babaların ve satıcıların problemi olduğunu söylüyor ve devam ediyor: ” Video oyunları satışının bu kadar yüksek olmasının sebebi bir ailenin çocuğun eline 50 dolar tutuşturarak istediğini almasını söyleyip ne alması gerektiği konusunda onu motive etmemesi. ”
Ama Çocuk geniş kapsamda herkesi ilgilendirmiyor mu? Bir baba ve First Amendmentın azılı savunucusu olan ben Çocuk’un kan döken tarafa kaymasından ne gibi zararlar geleceğini göremiyorum. Bu da Grossman’in çocuk -zombi senaryosunun, gerçekleşmesinin çok zor olduğu gibi bir izlenim veriyor. ” From Barbie to Mortal Kombat ” adlı kitabın yazarı, karşılaştırmalı medya öğretimi direktörü Herry Jenkins, toplumun yönetiminin bir avuç anormal çocuğun eline verilemeyeceğini savunuyor. Jenkins kitabında kızların ve oğlanların e-oyunlara nasıl tepki verdiğini anlatıyor. Kitapta kızların şiddet içeren video oyunları sayesinde dünyanın ne kadar acımasız olduğunu anlamalarının daha hayırlı olduğunu savunuyor. Jenkins’in iddiasına göre, insanların bir başkasını öldürmesini gösteren her şeyi ortadan kaldırmaya kalkılsa, ortadan kaldırılmaya ilk İncil’le başlanması gerekiyor. Colorado okul katliamından sonra Smith Ailesi bu konuyu tartışıyor. Katie(16), Peter(14), Mike(12) ve Brian(9) okulda yeni güvenlik önlemlerinin getirilmesiyle ilgili endişelerini dile getiriyor. Anne Beth de endişeleniyor. Beth, evlerine bir daha şiddet içeren bir video oyunu sokmamakta kararlı. Anneleri çocuklarına trampolinde zıplamalarını ya da hokey oynamalarını söylediğinde hiç bir tepkiyle karşılaşmıyor. Klinik psikolog Michael Thompson, uzmanlık alanı olarak çocukları ve gençleri seçmiş. Thompson, ailelere soruyor. ” Çocuğunuz Nintendo’da yaptıklarını gündelik yaşamına da uyguluyor mu? Arkadaşlarıyla oyun oynarken hırçınlaşıyor mu ya da kardeşine karşı daha bencil davranıyor mu? Ana babaya saygısızlıkta bulunuyor mu? ” Soruların cevabını evet olarak veriyorsanız bazı kısıtlamalara gitmeniz gerekiyor. Ama eğer davranışlarında bir anormallik yoksa, bu çocuğunuz normal anlamına geliyor.
*****
Horanlar’ın evinde Peter(16) ve Frank(14) istedikleri gibi video oyunu oynuyor. Hafta içi günlerde üç, hafta sonunda sekizer saatlerini bilgisayar başında geçiriyorlar. Bilgisayardan hiç anlamayan bekar baba Tom, oğullarının bu davranışı karşısında bir tepki vermiyor ve bir gün bu tutkuyu üzerlerinden atacaklarını umuyor. Tom, doğal olarak oğullarının ne yaptığını merak ediyor, onları ara sıra izliyor:” Onları burada arkadaşlarıyla bilgisayar başında oyun oynarken görüyorum. Sonra dışarı çıkıp gürlemeye başlıyorlar.” diyor.
Peter, saatlerce Quake oynasa da en çok grand Theft Auto’dan hoşlanıyor. Bu oyunda oyuncu araba çalarak ve polisleri öldürerek puan topluyor. Tom üvey ağabeyi polis memuru olan Peter’a niye bu oyunu aldığını soruyor. Petr’ın yanıtı ilginç: ” Çünkü çok zevkli. Aynasızların kötü olmadığını biliyorum. Bu oyun dışarı çıkıp araba çalmayı istememi sağlamıyor. Video oyunları benim üzerimde etkili değil. ” Tom aslında Peter’ın bu gibi oyunları almasını yasaklaması gerektiğini biliyor ama yine de almış olduğu oyunlara el koymuyor.
Şiddet içeren oyunlar geliştikçe, canavarlar giderek insana dönüşüyor. Carmageddon’da oyuncu karşıdan karşıya geçmekte olan yaşlıları bile ezmeye çalışıyor. Bu oyunu oynayan çocukların bunu komik bir hastalık olarak düşündüğünden şüpheleniyorum.
Sillicon Valley’de çalışan bir anne olan Brenda Laurel, ” Scream ” ilk gösterime girdiği zaman bu filmi gerçekten görmemi istediler. Gördüğümde gerçekten dehşete düştüm. Brenda, sadece kızlara yönelik programlar üreten bir şirketin kurucularından. Filmin ona en korkunç gelen yanı ise, kızlarının sanki komik bir şey varmış gibi filmin ortasında gülmesi.
Rick ve Cynthia Livingsto, yaklaşık dört yıl önce oğullarına hediye olarak bir Nintendo alıyor.Komşularının çocuklarından gözlemledikleri kadarıyla çocuklar, kaptırıp gidince saatlerce bilgisayar başında oturup oyun oynuyorlar. Uzun uğraşlar sonucunda oğulları Taylor’ın günde en fazla bir saat oyun oynamasını sağlıyorlar. Ama Cyntia’nın dediğine göre bıraksalar Taylor, saatlerce bilgisayarın başında kalacak.
National Geographic Television’ınından Maryanne Culpepper, katı bir anne değil. 17 yaşındaki oğlu Jonathan, ” The Matrix ” filmini gösterimde olduğu bir ay boyunca dört kere izliyor. Maryanne, digital dünyaya çok sıcak gözlerle bakmıyor. ” İnternete girmesine ya da oyun oynamasına karşı çıkmıyorum ama hangi sitelere girip hangi oyunları oynuyor. ” diye tepkilerini belli ediyor.
Bazı gecelerde Jonathan bilgisayarını başında spor oyunları oynayarak sabahlıyor. Okuldaki notları düşmeye başladığında ailesi ev ödevinden sonraki saatlerde oyun oynamasını kısıtlıyor. Jonathan bilgisayar oyunlarına kaptırmanın ne kadar kötü olduğunu şöyle anladığını söylüyor: ” Bir arkadaşım sinemaya gidelim mi diye sorduğunda gidemeyeceğimi, başka planlarımın olduğunu söyledim. Başka planlardan kastım evde oturup video oyunu oynamaktı.
Video oyunları bağımlılık yaratıyor mu? Bazı psikologlar bu oyunları sık sık oynayan kişilerin uyuşturucu bağımlılarıyla aynı belirtileri taşıdıklarını iddia ediyor. Sürekli bir skora ulaşmak için düğmelere basılıyor, insanlar vuruluyor ya da dövülüyor. Bu konu hakkında konunun uzmanı psikiyatrist Carol Lieberman şöyle bir yorumda bulunuyor: ” Beyin sadece imgeleri görüp algılamıyor; aynı zamanda bir görevi yerine getiriyor. Bir insan bu tip oyunlardaki heyecanın verdiği yükseklik duygusuna bağımlı oldu mu, ona yüksek olduğunu hissettiren her şeye bağlanabiliyor. ”
Bu video oyunu yazarlarının bilmediği birşey değil. TIME’ın konuşmak istediği hiçbir şirket de bu yüzden açıklama yapmak istemiyor. Adının saklı kalmasını isteyen bir video oyunu yazarı şöyle diyor: ” Bir video oyununun en can alıcı noktası adrenalini yükseltmektir. Adrenalini yükseltmenin en kolay yolu ise birine neredeyse ölecek olduğu hissini vermektir. ” Bir başka hileyi de şöyle açıklıyor yetkili: ” dikkatiniz yoğunlaştıkça göz bebekleriniz büyür, böylece göz kırpmayı bırakırsınız. ” Bu aşamadan sonra tüm dikkat oyunun üzerindedir ve oyunun efendisi sizsinizdir. Beyin ve vücut tamamen oyuna dahil olmuştur.
Birçok kez kendimi tamamen vererek oyun oynadım. Ama bu kadar büyük bir dikkat de can sıkıcı olabiliyor. En iyi oyunlar bile hep aynı şekilde gidiyor. Bir oyuncu olarak adı içimdeki kıvılcımı uyandırmayan oyunları ben de fazla beğenmiyorum. Ama bir anne baba olarak bu tip oyunların oynanmamasını en uygunu olarak görüyorum.