Öğretmenlik Mesleğine Girişte Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) Yönteminin Değerlendirilmesi
Eğitimin giderek bir uzmanlık işi olması, öğretmenlik mesleğini geliştirmiş; öğretmeni eğitim sürecinde önemli bir konuma getirmiştir. Bu gelişme öğretmenin, öğretmenlik
Eğitimin giderek bir uzmanlık işi olması, öğretmenlik mesleğini geliştirmiş; öğretmeni eğitim sürecinde önemli bir konuma getirmiştir. Bu gelişme öğretmenin, öğretmenlik mesleğinin gerekli kıldığı bilgi, beceri ve davranışlar ile donanmış olmasını öngörmektedir. Bu standartlar kullanılarak adaylar arasından eğitim sisteminin maçlarına katkıda bulunabilecek ve alanında kendini geliştirme konusunda yüksek düzey elde etmiş olanların seçilmesi önem taşımaktadır.
Bu gerçeği gören Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Büyük türk “Öğretmenler yeni nesil en büyük Cumhuriyetçilik dersini sizden ve sizin yetiştireceğiniz öğretmenlerden alacaktır. Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli bu özellik ve kabiliyetlerle yetiştirmek sizin elinizdedir.” derken Türk insanının eğitiminde en önemli ve kritik rolü öğretmenlere yüklemiştir. Günümüze değin ülkemizde öğretmenlik mesleğine girişte çeşitli yöntemler uygulanmıştır. Günümüzde kullanılan yöntem ise Kamu Personeli Seçme Sınavıdır (KPSS). Bu sınava on binlerce öğretmen adayı girmektedir. Öğretmen adayları, genel kültür, genel yetenek ve eğitim bilimleri alanlarında çoktan seçmeli sınavlara tabi tutulmakta ve sınav sonucuna göre de öğretmenlik mesleğine atanmaktadırlar. Bu araştırma genel olarak KPSS sınavını değerlendirmek, özel olarak ise öğretmen adaylarının eğitim bilimleri derslerine ilişkin düşünceleri ile bu sınav ile birlikte açılan KPSS hazırlık kurslarını incelemek amaçlıdır.
Giriş
Günümüzde eğitimi sosyal bir sistem olarak gören eğitim bilimciler, eğitim sisteminin üç temel öğesinin öğretmen, öğrenci ve öğretim programı olduğunu kabul etmektedir. Bu öğelerin yeri ve önemine ilişkin literatür çalışmalarının tümü öğretmenin sistemdeki stratejik önemi konusunda birleşmektedir. Bu stratejik önemlilik öğretmenlik mesleğinin önemini de ortaya çıkarmaktadır. Hangi kademede olursa olsun öğretmenin yetiştirilmesi, seçilmesi ve nitelikli bir mesleki formasyona sahip olmasının sağlanması sürekli gündemde olan konulardır. Bir ülkede eğitim ve insan gücünün kalitesi, öğretmenin niteliği ile bir arada düşünülmekte ve değerlendirilmektedir . Öğretmenlik mesleğine rast gele ya da zorunlu olarak girmiş, kişisel ve mesleki nitelikleri uygun olmayan öğretmelerin sistem içerisinde başarılı olmaları beklenemez. Çünkü gelişen teknoloji, öğretmenin yerini alamamakta, aksine teknoloji etkin kullanabilen daha kaliteli öğretmenleri gerektirmektedir. Bu bakımdan nitelikli öğretmen sorunu öğretmen adaylarının yetiştirilmesinden, istihdamından kurumda tutulmasına ve geliştirilmesine kadar tüm süreçler içine almaktadır .
BÖLÜM I
Bu araştırma eğitim sistemimizin belki de en stratejik öğesi olan öğretmenlerin en fazla ihmal edilen “seçim” boyutunu problem olarak ele almıştır. Bu amaçla KPSS adıyla (Kamu Personeli Seçme Sınavı ) yürürlükte olan modelin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın bu bölümünde, problem durumu, problem cümlesi araştırmanın amacı, önemi, sayıtlıları ve sınırlılıklarına yer verilmiştir.
I.Problem Durumu
I.I.Öğretmen Seçiminin Anlamı
İçinde yer aldığı eğitim sisteminin girdilerini ve sürecini yöneten en önemli bileşenlerden olan öğretmenin niteliği, bütün olarak sistemine kalitesine eklenmektedir . Bu nedenle sitemde yer alacak nitelikli öğretmenin seçimi son derece önemlidir. Öğretmen seçiminin anlamı Good tarafından şöyle betimlenmektedir ; “Öğretim düşüncesine uygun aday hakkında bilgilerin güvenirliği ve sorunlara uygun aday hakkında bilgilerin güvenirliği sorunlara uygun en kaliteli ifadelerin elde edildiği adayın görevlendirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Aranan şartlara uyan ve tüm seçim koşullarında en yüksek puan tutturan adayların öğretmenlik mesleği için önerileceğini ifade eden Castetter, öğretmen seçim kavramını ; “Belli adayların özelliklerinin, eğitim kurumlarınca tanımlanmış belli öğretim düşünce şartlarına uygunluğunun denendiği bir süreç” olarak tanımlamaktadır. Etkili bir öğretmen seçimi sürecinin ana hedefi, doğru öğretici personeli seçerek etkin bir öğretim aktivitesini gerçekleştirmektir. Çünkü, güvenilir bir öğretmen seçim sürecinde görevi yerine getirmek için aranan niteliklere sahip öğretmeni seçerek etkin bir eğitim hizmeti vermek ilk amaç olmalıdır.
I.II.Yanlış Öğretmen Seçiminin Olumsuzlukları;
Bir çok nedenden dolayı nitelikli öğretmenin seçimi oldukça zordur. Devamlı bir istek içinde bulunduklarından dolayı potansiyel olarak öğretmenlik yapabilecek yeterlilikteki adayları bulmak çok zordur. Nitelikli bir öğretmenin istihdamındaki zorlukların bir başka nedeni de mesleğe uygun adayları cezbetmesidir. Ülkemizde bu durum ekonomik durum ile yakından ilgilidir. İstihdamın dar olması ve öğretmen adaylarının kamu dışında çok az iş bulabilmeleri, gibi nedenlerden dolayı öğretmenlik şu anda en gözde mesleklerden biri durumuna gelmiştir. Nitelikli öğretmeni seçmedeki zorluğun bir başka nedeni olarak mesleğin yapısı gösterilmektedir. Öğretmenlik mesleğinin yapısı nedeniyle öğretmen seçme sürecinin oluşturulması, diğer organizasyonlardan daha zor ve karmaşıktır. Kötü bir seçim sürecinin etkileri farklı sonuçlar doğurmaktadır. Odione’ye göre dört negatif sonuç şunlardır;
iyi derecede yönetim ve organizasyon zafiyeti
kişilikte yıkım ve depresyona götürecek pek çok sorunun ortaya çıkması,
Adayların seçim sürecine olan güven kayıpları
Çalışanın, işe uygun olmadığının anlaşılması sonucu, işten el çektirilmesi
Bu sebeplerden dolayı öğretmen olacak kişilerin seçimindeki yanlışlık, sadece çocukların eğitimi açısından değil, aynı zamanda kuruma bir çok yönden zarar vermektedir.
I.III.İyi Bir Öğretmen Seçimi Sürecinin Avantajları Ve Özellikleri;
Öğretmen seçimi sürecinde başarılı olmak için bazı faktörler çok önemlidir. Adayların geniş tabandan ; yetenek, motivasyon, başarı ve nitelik ölçütleri dikkate alınarak seçilmeleri, kesinlikle göz önünde tutulmalıdır. İyi organize edilmiş seçme yönteminin pek çok avantajı olduğunu belirten Stanton bu avantajların bazılarını şöyle ifade etmektedir;
İyi bir seçme yöntemi, kötü organize edilmiş bir görevlendirme sürecinin neden olduğu zaman kaybını azaltacaktır.
İyi bir seçme yöntemi ile niteliksiz adaylar büyük olasılıkla elenecektir.
Adaylar kendilerini iyi organize edilmiş bir seçme sürecine hazırlayacaklardır. Böylece öğretmen adaylarının niteliğinde artış olacaktır.Personel seçimindeki mükemmellik, tüm personel yönetimini etkileyecektir.
Öğretmen seçimi, aday hakkında bir dizi düşünceyi kapsayan bir süreçtir. Aday hakkında toplanan bilgiler objektif ölçütlerle, mesleğinde başarılı olma kanaati oluşana değin bir dizi kriterle taranmalıdır.
Öğretmen seçiminin anlamını irdeledikten sonra, Ülkemizde yapılan öğretmen seçme denemelerini tarihsel süreç ile incelenmesi gerekmektedir.
I.IV.Türkiye’de Öğretmen Seçimi Uygulamalarına Genel Bir Bakış
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında öğretmenlerin nicelik ve nitelik bakımından ihtiyacı karşılayacak biçimde yetiştirilmeleri amacıyla önemli çalışmalar yapılmıştır. Bu yıllarda yeteli sayıda ve nitelikte öğretmen bulunamayışı ilgilileri, mevcut öğretmenlerden yararlanmanın yanında, ileriye dönük ihtiyacın karşılanması amacıyla daha köklü önlemler ve kararlar almaya yöneltmiştir. Özellikle Büyük Atatürk’ün öğretmen ve öğretmen eğitimine verdiği önem dönemin öğretmen seçimine verilen önemi artırmıştır. temmuz 1923’te toplanan Birinci Heyet-i İlmiye’de ve 14 Ağustos 1923’te okunan Maarif Teşkilatı icra programında Atatürk’ün görüş ve direktifleri doğrultusunda öğretmenliğin meslekleştirilmesi konusu ele alınmıştır. Bir yıl sonra 13 Mart 1924 yılında kabul edilen “Orta Tedrisat Muallimleri kanunu” ile öğretmenlik devletin genel hizmetlerinden eğitim ve öğretimi yerine getirmekle görevli bir meslek olarak tanımlanmıştır. Yine aynı kanunda öğretmen olabilenin şartları belirtilmiştir. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Büyük Atatürk söylev, konuşma ve demeçlerinde öğretmenlik mesleğinin önemine ve gelişmesine ilişkin düşüncelerini açıklamış; direktifleriyle öğretmenlik mesleğine saygınlık kazandırmanın yanında, öğretmenlerin halkla bütünleşmesini sağlamıştır. Bu durum görevdeki öğretmenlerin başarılarını olumlu yönde etkilediği gibi, yetenekli bir çok gencin de öğretmenlik mesleğini seçmesine sebep olmuştur .
Bu kanunla birlikte Darulmuallimin adı 1925 yılında Muallim Mektebi, daha sonra 1935 yılında Öğretmen okulu haline çevrilmiştir. Daha sonraları öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere çeşitli modeller uygulanmaya başlanmıştır. Gazi Muallim Mektebi, Terbiye Enstitüsü, Balıkesir Muallim Necati Terbiye Enstitüsü kurulmuş, 1937 yılında Köy Eğitmenleri kanunu ile ilkokul öğretmeni yetiştirilmiştir. 1940 yılında açılan Köy Enstitüleri ile öğretmen açığı giderilmeye çalışılmıştır . İkinci Dünya Savaşını izleyen yıllarda dünyada ve ülkemizde mesleklere bağlanan değerlerin değişmesi, öğretmenlik mesleğinin itibarını düşürmüş, bunun sonucu olarak da öğretmen yetiştiren okullara ilgi azalmıştır. 1950’li yıllardan sonra öğrenci sayısında görülen artışlar, sık sık öğretmen açığını değişik kaynaklardan, değişik kaynaklardan, değişik yöntemlerle sağlama eğilimini doğurmuştur. Bu gelişmeler öğretmenin statüsünü ve niteliğini olumsuz yönde etkilemiştir . Bu uygulamalardan bir kaçı şöyledir ;
– Yedek subay Öğretmen Uygulaması (1960)
– Vekil Öğretmenler (1961)
– Öğretmenlik formasyonu ( 1970)
– Mektupla Öğretmen Yetiştirme (1974)
– Hızlandırılmış Programla Öğretmen Yetiştirme (1975)
– Askerliğini Öğretmen olarak Yapanlar (1987)
– Her türlü yüksek öğretim programdan mezun olanlardan hiçbir koşul aranmaksızın kitle halinde öğretmen atanması (1996)
– Açık öğretim yolu ile İngilizce ve Okul Öncesi Öğretmen Yetiştirilmesi
Öğretmen Yetiştirme 1982 yılında üniversitelere bırakılmış ve Eğitim Fakülteleri öğretmen yetiştirme görevini üstlenmiştir. Günümüzde ülkemizde 63 adet eğitim fakültesi bulunmaktadır.
I.V.Öğretmen Seçme Sınavları
Milli Eğitim Bakanlığı 1985-1991 yılları arasında uyguladığı öğretmen seçme sınavlarında gerek öğretmen yetiştiren kurum mezunları gerekse mesleki nitelik taşımayan diğer üniversite mezunların aynı şartlarda seçmeye çalışmıştır. Bu sınavları yeterliğe dönük baraj uygulaması olarak gerçekleştirmiştir. 1985 yılında başlayan bu uygulama bir çok yönden eleştirilmiştir. Bu eleştirilerin asıl kaynağı 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda belirtilen bir öğretmende bulunması gereken niteliklerin (özel alan, genel kültür ve pedagojik formasyon ) ölçülememesidir. Oysa temel niteliklerin ağırlığı, özel alan bilgisi %62,5, genel kültür %12.5 ve pedagojik formasyon%25 olarak belirlenmişken, Bakanlık sınavda %40-50 genel kültür ve özel alan eğitimi, %50-60 da pedagojik formasyon yeterliği ölçmüştür. Bu durum “yeterlik ve yarışma sınavı” uygulamasındaki eleştirilerin asıl kaynağını oluşturmuştur . Yarışma ve Yerleştirme Sınavları değerlendirildiğinde 1991 yılında yapılan sınavda 12 branşta sınava girenlerin hepsi atandığı halde kontenjan açığı doldurulmamıştır . Bu uygulama ile seçme, işlevsel amacına ulaşamamıştır. Bu gelişmeler üzerine 1992 yılında alınan öğretmenler için sınav şartı kaldırılmıştır. Bu uygulamalar ile öğretmenlik mesleğine girişte seçme sınavlarının ilan edilen kadroların doldurulup doldurulmadığı ile ilgili olduğunu görüyoruz. Yani sistem ihtiyacından az kişi öğretmenlik mesleğine başvurduğunda sınav şartını kaldırmakta, ihtiyaçtan çok kişi başvurduğunda ise sınav sistemini işletmektedir. Bu uygulama bizi KPSS sisteminin nasıl oluştuğunu anlamamıza da yardımcı olmaktadır. Örneğin 1996 yılında sınıf öğretmeni ihtiyacını mezun (işsiz) üniversite mezunlarından karşılayan anlayış, eğitim fakültesi mezunlarının artması ile bir sınav sistemine gereksinim duymuştur.
Öğretmen adayları 2001 yılında KMS (Kurumlar İçin Merkezi Eleme Sınavı ) adı altında tekrar sınava tabi tutulmuşlardır. 2002-2003 yıllarında bu uygulama KPSS adıyla (Kamu Personeli Seçme Sınavı ) devam etmiştir. Bu sınavlarda başarılı olabilmek için iki oturumlu bir sınav sürecinden geçmek gerekmektedir. Sabah oturumunda öğretmen adaylarının 120 soru ile genel kültür ve genel yetenek becerileri ölçülmektedir. (Genel yetenek alanında %50 Türkçe, %50 Matematik, Genel Kültür alanında ise, Atatürk İlke ve inkılapları, %40, Temel Yurttaşlık Bilgisi %15, Türkiye ve Dünya ile ilgili Güncel ve Sosyo-Ekonomik Konular %5, Türk Kültür ve Medeniyetleri %10, ve Türkiye Coğrafyası % 30) öğleden sonra yapılan oturumda ise yine 120 soru ile Eğitim Bilimleri alanındaki yeterlik ölçülmek istenmektedir. (Eğitim Bilimleri alanının kategorileri ve ağırlıkları ise Eğitim Psikolojisi %50, Eğitim Programları ve Öğretim %35, Rehberlik ise %15 şeklindedir) . Daha sonra sınav sonuçlarına göre başvuru taban puanları MEB tarafından açıklanmaktadır. Başvuru taban puanını geçen öğretmen adayları tercihlerine ve barajı aşan ne kadar kişinin başvuru apacağına bağlı olarak tekrar bir eleme sürecine tabi tutulmaktadır. Örneğin 2003 yılı ilk atama dönemi için 5 bin kişilik kontenjanı bulunan sınıf öğretmenliğine 17 bin 330 aday sınava girmiştir. Bu branş için belirlenen 65 taban puanını geçen kişi sayısı ise 11 bin 584’dür. 5 kişilik kontenjanı bulunan ve en yüksek taban puanla (90) öğretmen alınacak kimya branşına 4 bin 658 aday başvuru yapmasına rağmen bu barajı geçebilen aday sayısı ise sadece 29’dur. Aşağıda bazı branşların kontenjan, başvuru yapan aday ve barajı geçen aday sayıları verilmiştir ;
Branş Kont. Başvuran Barajı geçen
Beden Eğitimi 1700 16739 3485
Bilgisayar 750 1479 1032
Biyoloji 50 5378 143
Coğrafya 50 1471 82
Din Kültürü ve A.B. 700 9307 915
Fen Bilgisi 800 5060 1128
Fizik 20 5912 152
İHL Mes.Ders. 130 8743 658
İngilizce 2000 8558 3110
Kimya 5 4658 29
Matematik 750 4848 1196
Matemak (ilköğretim) 1000 2467 1815
Müzik 50 1058 155
Okul öncesi 750 3156 1520
Rehber öğret. 900 4750 3271
Sınıf öğretmenl. 5000 17330 11584
Sosyal Bilgiler 150 4701 546
Tarih 200 4912 548
Türk Dili ve Ed. 1099 4184 2148
Türkçe 2900 3208 3199
Yukarıda da belirtildiği üzere ülkemizde bazı dönemlerde öğretmen seçimi ile ilgili ara modeller uygulanmış ve popülist kararlar alınmıştır. Ancak gelişmeler ülkemizde ihtiyaçların ve şartların zorladığı öğretmen sağlama yöntemlerinin yerine mesleğe en uygun adayların seçimi için işlevsel bir seçme uygulamasının gerekliliği gündeme gelmiştir. Bu araştırmanın problemini ise öğretmen seçiminde işlevsel bir model olarak sunulan KPSS’nın (Kamu Personeli Seçme Sınavı ) öğretmen adayları tarafından değerlendirilmesi oluşturmaktadır.
I.VI.Problem Cümlesi
Öğretmen seçme sürecinde kullanılan Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) modeli hakkında öğretmen adaylarının değerlendirmelerini nelerdir ?
I.VII.Araştırmanın Amacı ve Önemi
Eğitimde kalitenin yükseltilmesinin temel koşulu, öğretmenlerin istenen niteliklere sahip olmasına bağlıdır. Bu da öğretmenin, öğretmenlik mesleğinin gerekli kıldığı bilgi, beceri ve davranışlar ile donanmış olmasını öngörmektedir. Her sistem bu özelliklere sahip öğretmenleri seçmek ve istihdam etmek istemektedir. Ülkemizde de öğretmen seçiminde Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) modeli uygulanmaktadır. Araştırma KPSS modelinin bilimsel metotlarla öğretme adaylarınca değerlendirilmesini amaçlamaktadır. Bu amacı ile çalışma kuram ve uygulamaya katkıları açısından da önemlidir.
Literatür taraması öğretmen seçimi konusunun yeterince irdelenmediğini ve KPSS hakkında bir araştırma yapılmadığını göstermiştir. İlk olması nedeniyle bu araştırma ve bulguları, öğretmen seçimi sisteminin aksayan yönlerini ortaya koyması ve öğretmen adaylarının bu sınav ile ilgili olan değerlendirmelerini ortaya koyması bakımından öğretmen seçiminin kuramsal temellerine katkıda bulunacaktır. Ayrıca araştırmanın bulguları konu ile ilgili yapılacak diğer araştırmalara kaynaklık etmesi açısından da özel bir önem taşımaktadır.
I.VII.Sayıltılar
Araştırma kapsamındaki katılımcıların, görüşlerini objektif olarak ortaya koydukları, Araştırmada KPSS’ının değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Uygulama yapılan kişilerin KPSS modelini ve kapsamını bildikleri varsayılmıştır.
I.VIII.Sınırlılıklar
Araştırma öğretmen seçme modeli olarak yürürlükte olan Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) ile sınırlı tutulmuştur. Sınav sonrası uygulamalar kapsam dışında tutulmuştur .
Araştırma, Kamu Personeli Seçme Sınavına (KPSS) girecek öğretmen adayları ile sınırlandırılmıştır.
Araştırma, Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) değerlendirme ölçeği ile sınırlandırılmıştır.
Araştırma liderlik davranışlarından “dönüşümcü liderlik” boyutu ile sınırlıdır.
BÖLÜM II
II.I.Yöntem
Bu bölümde, araştırmanın modeli, evreni, örneklemi, örneklem grubuna ait genel bilgiler, veri toplama aracı, veri toplama aracının uygulanması, elde edilen verilerin analizleri ve kullanılan istatistiki yöntemler açıklanmıştır.
II.II.Araştırmanın Modeli
Öğretmen adaylarının Kamu Personeli Seçme Sınavına (KPSS) ilişkin değerlendirmelerini amaçlayan bu araştırma tarama (survey) modelindedir. Bu amaçla öğretmen adaylarının görüşlerine başvurulmuş, bunun için geliştirilen veri toplama aracı uygulanmıştır. Ayrıca örneklem grubunu oluşturan öğretmen adayları ile sözlü görüşmeler de yapılmıştır.
II.III.Evren
Araştırma evrenini, 2004 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavı-B kadrolarına başvuran öğretmen adayları oluşturmaktadır. Bu sayı tahminen 195 bindir.
II.IV.Örneklem
Araştırmada şans yoluyla örneklem seçme yöntemi izlenmiştir. Evreni oluşturan öğretmen adayları aynı özellikleri taşıdıklarından şans yolu ile seçme yoluna gidilmiştir . Araştırmanın örneklemini, 2004 yılı Kamu Personeli Seçme Sınavı -B kadrolarına başvuran çeşitli branşlardan mezun 300 öğretmen adayı oluşturmaktadır.
II.V.Örneklem Grubuna İlişkin Genel Bilgiler
Bu kısımda araştırma kapsamına alınan ve veri toplama aracı geçerli olarak değerlendirilen öğretmen adaylarına ait bilgiler yer almaktadır.
Tablo 1
Üniversiteler Katılımcı sayısı Yüzdelik oranı
Ankara Üniversitesi 45 15,0
ODTÜ 3 1,0
Gazi Üniversitesi 65 21,7
Hacettepe Üniversitesi 7 2,3
Diğer 162 54,0
Toplam 282 94,0
300 100,0
Tablo 2
Fakülte Katılımcı sayısı Yüzdelik oranı
Eğitim Fakültesi 195 65,0
Mesleki Eğitim Fakültesi 8 2,7
Beden Eğitimi ve Yüksek Okulu 10 3,3
Eğitim Bilimleri Fakültesi 39 13,0
Teknik Eğitim Fakültesi 3 1,0
Ticaret Turizm Fakültesi 2 ,7
Diğer 24 8,0
Toplam 300 100,0
Araştırmanın örneklem grubunu Ankara ilindeki üniversitelerden mezun öğretmen adayları ile ülkemizde bulunan diğer üniversitelerden mezun öğretmen adayları oluşturmuştur. Buna göre örneklem grubunun evreni temsil gücü bulunmaktadır denilebilir.
II.VI.Veri Toplama Teknikleri
Araştırmanın belirlenen amaçlara ulaşabilmesi ve uygun veri toplama aracının geliştirilebilmesi için ilgili literatür incelenmiş ve çeşitli görüşmelerle bu konuda çalışma yapmış uzmanlardan yararlanılmıştır.
Araştırma konusunda daha önce geliştirilmiş bir veri toplama aracının olup olmadığına ilişkin yapılan inceleme sonucu daha önce böyle bir ölçeğin kullanılmadığını ve bu konuda bir araştırma yapılmadığı görülmüştür. Veri toplama aracı daha sonra ilgili alan uzmanları ve araştırmacıların katılımı ile oluşturulmuştur. Araştırmada kullanılan veri toplama aracı, 25 sorudan oluşmaktadır. Veri toplama aracında yer alan maddelerde dörtlü derecelendirme ölçeği kullanılmıştır. Ölçek, “Hiç Katılmıyorum, Katılmıyorum, Katılıyorum Tamamen Katılıyorum ” yönünde en olumsuzdan, en olumlu seçeneğe doğru puanlanmıştır. Ölçek ile elde edilen aritmetik ortalama puanlarının derecelenmesi ve yorumlanması için istatistikteki sayıların gerçek alt ve üst değer alanı kavramından, (başka bir deyişle ölçekteki ifadelerin (seçeneklerin) içerdiği sayısal alan) hareket edilmiştir. Bu puanlamada en olumlu ifade 4, en olumsuz ifade ise 1 olarak kabul edilmiş ve yorumlanmıştır.) Veri toplama aracındaki önermelere katılma derecelerine verilen ağırlıklar ve bu ağırlıkların sınırları Tablo 3’te belirtilmiştir.
Tablo 3
Önermelere Katılma Derecelerine Verilen Ağırlıklar Ve Bu Ağırlıkların Sınırları
Ağırlık Seçenek Sınırlar
1 Hiç katılmıyorum 1,00-1,74
2 Katılmıyorum 1,75-2,49
3 Katılıyorum 2,50-3,24
4 Tamamen katılıyorum 3,25-4,00
II.VII.Geçerlik ve Güvenirlik
Veri toplama aracının amaca uygunluğunun irdelenmesi ve güvenirlik çalışmaları 20 kişilik bir ön uygulama grubu ile belirlenmiştir. Buna göre veri toplama aracında anlaşılmayan noktalar düzeltilmiştir. Ayrıca veri toplama aracının geçerli ve güvenilir olduğuna alan uzmanları ile birlikte karar verilmiştir. Ölçme aracının yapı ve görünüş geçerliği alınmıştır. Bu aşamada Prof.Dr. Saim KAPTAN’ın görüşlerine başvurulmuş ve uzman geçerliği alınmıştır.
II.VIII.Verilerin Toplanması
Elde edilen bu veriler doğrultusunda düzenlenen veri toplama aracı iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda, kişisel bilgiler, ikinci kısımda ise araştırmanın amacına yanıt bulabilmek için hazırlanan maddeler ele almaktadır. Veri toplama aracı, araştırma kapsamındaki öğretmen adaylarına araştırmacılar tarafından ulaştırılmış ve cevaplanan veri toplama araçları yine araştırmacılar tarafından toplanmıştır. Ayrıca, veri toplama aracının uygulanması sürecinde örneklem grubuna, araştırmanın amacı ve yapısı hakkında gerekli bilgi verilmiş ve açıklamalar yapılmıştır.
II.IX.Verilerin Çözümlenmesi
Araştırmanın genel amacı çerçevesinde cevapları aranan alt problemlere yönelik olarak toplanan veriler, önce veri kodlama formlarına işlenmiştir. Daha sonra bilgisayara aktarılan veriler üzerinden gerekli istatistiksel çözümlemeler için SPSS 10.0 (The Statistical Packet for The Social Sciences) paket programından yararlanılmıştır. Anılan paket programdan yararlanarak; Öğretmen adaylarının Kamu Personeli Seçme Sınavına (KPSS) ilişkin değerlendirmelerinin belirlenmesinde; frekans (f), yüzde(%), aritmetik ortalama ( ) ve standart sapma (SS) gibi istatistiki ölçüm araçları kullanılmıştır.
BÖLÜM V
VERİLERİN ANALİZİ VE YORUMLANMASI
Bu bölümde araştırmaya katılan öğretmen adaylarından veri toplama aracı ile toplanan veriler, bu verilerin analizi sonucunda elde edilen bulgular ve yorumları yer almaktadır.
Tablo 4
ÖNERMELER N SS Katılma Derecesi
1. Öğretmenlik programının kapsamındaki dersler uygulamaya yönelik, işlevsel bir yapıdadır. 300 2,34 .79 Katılmıyorum
2. Öğretmenlik formasyon dersleri ezbere yöneliktir. 300 2,89.85 Katılıyorum
3. Derslerimize giren öğretim elemanları alan bilgisi ve bunu aktarma becerileri açılarından yeterlidir. 300 2,66 .70 Katılıyorum
4. Öğretmenlik formasyon dersleri öğretmenlikte formasyon kazanmamı sağlamıştır 300 2,71 .80 Katılıyorum
5. Öğretmenlik formasyon dersleri stajer (aday) öğretmenlik basamağında verilebilir. 300 2,37 2.03 Katılmıyorum
6. Öğretmenlik formasyon derslerinin hedef, içerik ve eğitim durumları açısından anlamlı öğrenmeye katkısı vardır. 300 2,91 Katılıyorum
7. Öğretmenlik formasyon dersleri genel olarak öğrencilerin ders sunumu üzerinden işlenmektedir. 300 2,94 .77 Katılmıyorum
8. Öğretmenlik formasyon derslerinde çağdaş öğretim yöntem ve teknikleri uygulamalı olarak işlenmektedir. 300 2,25 .87 Katılmıyorum
9. Fakültede verilen öğretmenlik formasyon dersleri KPSS kapsamına uygun yapılmaktadır. 300 2,07 .89 Katılmıyorum
10. Lisan öğretiminde kullanılan ölçme araçlarının KPSS ölçme biçimine yakınlığı sınavda başarımızı etkileyecektir. 300 2,48 .97 Katılmıyorum
11. Öğretmen atamasında bir seçme sisteminin gerekliliğine inanıyorum. 300 2,69 1.07 Katılıyorum
12. Öğretmen seçimi sürecinde sözlü bir sınav yapılmalıdır. 300 2,40 1.09 Katılmıyorum
13. Öğretmen atamalarında fakülteye giriş puanı, mezuniyet derecesi gibi değişkenlerde dikkate alınmalıdır. 300 2,75 1.08 Katılıyorum
14. KPSS öğretmen seçiminde ideal bir yöntemdir. 300 1,59 .76 Hiç Katılmıyorum
15. KPSS bizim genel kültür ve genel yetenek bilgi düzeyimizi ölçecek bir niteliktedir. 300 1,90 .85 Katılmıyorum
16. KPSS bizim eğitim bilimleri bilgi düzeyimizi ölçecek bir niteliktedir. 300 2,12 .89 Katılmıyorum
17. KPSS’de sadece bilişsel becerilerin ölçülmesi öğretmenlik mesleğine seçilmek için yeterlidir 300 1,72 .85 Hiç Katılmıyorum
18. KPSS’ında duyuşsal becerilerin de ölçülmesi gerekir. 300 2,98 .94 Katılıyorum
19. KPSS objektif bir sınavdır. Her türlü kayırmayı engeller. 300 2,21 1.03 Katılmıyorum
20. Kendimizi öğretmenlik mesleğine değil , KPSS’na hazırlamaktayız. 300 3,39 .86 Tamamen Katılıyorum
21. Öğretmenlik programın son sınıflarında KPSS kaygısı programı takipte olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. 300 3,51 .77 Tamamen Katılıyorum
22.KPSS kursları fakültelerde düzenlenmelidir. 300 2,98 1.02 Katılıyorum
23.KPSS’na hazırlanırken dershane, kurs, seminer gibi destek etkinliklerine ihtiyaç duyulmaktadır. 300 3,26 .88 Tamamen Katılıyorum
24.KPSS kurslarındaki eğitim bilimleri ders içerikleri fakültelerde verilen eğitim bilimleri içeriğinden daha işlevseldir. 300 2,73 .93 Katılıyorum
25.KPSS, bizim okuldaki başarımızın önüne geçmiş, öncelikli bir sınavdır. 300 3,46 .76 Tamamen Katılıyorum
Tablo 4’de öğretmen adaylarının verilen önermelere katılım düzeyleri, standart sapma ve aritmetik ortalama değerleri verilmiştir. Buna göre örneklem grubu verilen önermelere ( : 1.59-3.51) aralığında bir yönelim belirtmişlerdir. Ölçme aracının 1-8.soruları Fakültede verilen öğretmenlik formasyonu kapsamındaki derslerinin değerlendirilmesi, 9-21. sorular ise öğretmen adaylarının Kamu Personeli Seçme Sınavına (KPSS) ilişkin değerlendirmelerini ortaya koymakta, 22-25.sorular ise KPSS kursları ile ilgilidir. Buna göre aşağıda bazı soruların analizleri yapılmıştır. Analizler
Soru 1. Öğretmenlik programının kapsamındaki dersler uygulamaya yönelik, işlevsel bir yapıdadır.
Katılan kişi (f) Yüzde (%)
Hiç Katılmıyorum 49 16,5
Katılmıyorum 107 36,0
Katılıyorum 131 44,1
Tamamen Katılıyorum 10 3,4
Toplam 297 99,0
Örneklem grubu bu soruya : 2.34 noktasında bir değer vererek “Katılmıyorum” yönünde bir görüş belirtmiştir. Ülkemizde Eğitim Bilimleri alanı bir çok problem yaşamaktadır. Yeterli öğretim elemanı eksikliği, programların amaca uygun olmayışı, ezbere yönelik öğrenme, çağdaş yöntem ve tekniklerin uygulanmayışı, derslerin öğrenci sunumları üzerinden yürütülmesi, uygulama çalışmalarının sağlıksız ve plansız bir şekilde yapılışı bu değerlendirmenin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu ve buna benzer nedenler öğretmen adaylarının fakülte eğitimi boyunca aldıkları bilgilerin teoride kalmasına ve uygulama basamağının eksik kalmasına neden olmaktadır. Şehir merkezlerindeki okullarda Okul Deneyimi I-II ile Öğretmenlik uygulaması dersleri yapan öğretmen adayları kırsal bölgelere atandıklarında bir kaos yaşamaktalar ve duruma alışana değin bir çok problemi de yaşamaktadırlar. Ayrıca, 2,7 ve 8.soruların sonuçları da yukarıdaki savları destekler niteliktedir.
Soru 11- Öğretmen atamasında bir seçme sisteminin gerekliliğine inanıyorum.
Katılan kişi (f) Yüzde (%)
Hiç Katılmıyorum 64 21,3
Katılmıyorum 37 12,3
Katılıyorum 121 40,3
Tamamen Katılıyorum 74 24,7
Toplam 296 98,7
Örneklem grubu bu soruya : 2.69 noktasında bir değer vererek “Katılıyorum” yönünde bir görüş belirtmiştir. Öğretmen adayları araştırmacılar tarafından yapılan sözlü görüşmelerde de öğretmenlik mesleğine giriş sürecinde bir seçme sisteminin gerekliliğini ifade etmişlerdir. Öğretmen adayları sadece seçme sisteminin biçimini eleştirmektedirler. Bu durum aşağıdaki maddelerde açıkça görülmektedir.
Soru 12. Öğretmen seçimi sürecinde sözlü bir sınav yapılmalıdır.
Katılan kişi (f) Yüzde (%)
Hiç Katılmıyorum 78 26,0
Katılmıyorum 82 27,3
Katılıyorum 74 24,7
Tamamen Katılıyorum 62 20,7
Toplam 296 98,7
Örneklem grubu bu soruya : 2.40 noktasında bir değer vererek “Katılmıyorum” yönünde bir görüş belirtmiştir. Öğretmen adayları sözlü sınav yöntemini, “adam kayırma”, “torpil”, “subjektivite” gibi nedenlerden dolayı eleştirmekte ve istememektedir. Sözlü sınavların yukarıda ifade edilen özelliklerle özdeş olduğunu birebir görüşmelerde belirtmişlerdir. Bu durum aslında kamu sistemine girmesi muhtemel öğretmen adaylarının kamu sisteminin yapacağı sınava olan güvensizliği olarak yorumlanabilir.
Soru 13. Öğretmen atamalarında fakülteye giriş puanı, mezuniyet derecesi gibi değişkenlerde dikkate alınmalıdır.
Katılan kişi (f) Yüzde (%)
Hiç Katılmıyorum 54 18,0
Katılmıyorum 58 19,3
Katılıyorum 92 30,7
Tamamen Katılıyorum 92 30,7
Toplam 296 98,7
Örneklem grubu bu soruya : 2.75 noktasında bir değer vererek “Katılıyorum” yönünde bir görüş belirtmiştir. Öğretmen adayları öğretmenlik mesleğine girişte ve seçim sürecinde bazı değişkenlerin de katkısının olması gerektiğini ifade etmişlerdir. Böylelikle öğretmen adayları salt bilişsel tabanlı bir seçme sürecinin yeterli olmadığını belirtmişlerdir denilebilir. Böylece öğretmen olabilmek için sadece çoktan şeçmeli bir sınav modelinde başarılı olmak yeterli değildir kanısına varılabilir
Soru 14. KPSS öğretmen seçiminde ideal bir yöntemdir.
Katılan kişi (f) Yüzde (%)
Hiç Katılmıyorum 163 54,3
Katılmıyorum 89 29,7
Katılıyorum 35 11,7
Tamamen Katılıyorum 5 1,7
Toplam 292 97,3
Örneklem grubu bu soruya : 1.59 noktasında bir değer vererek “Hiç Katılmıyorum” yönünde bir görüş belirtmiştir. Bu sonuç tüm sorular arasında en olumsuz değerlendirmedir. Grubun %84’ü KPSS sistemine karşıdır ve bu seçme biçiminin ideal bir seçme biçimi olmadığını ifade etmektedirler. Sorunun standart sapmasına baktığımızda da (SS: .76) grup kendi içinde homojendir yani grup içinde bir kararlılık ve birliktelik vardır denilebilir. Böylece öğretmen adaylarının KPSS sistemine yani test tabanlı seçme biçimine karşı duruşları görülmektedir. Bu durum öğretmen adayları ile yapılan sözlü görüşmelerde de saptanmıştır. Öğretmen adayları sürekli olarak “sınavlar ile uğraştıklarını”,” üniversiteye girerken zorlu bir sınav ile uğraştıklarını, mezun olduktan sonra da KPSS ile karşılaştıklarını” ifade etmişlerdir. Bu durum, aşağıda açıklanacak olan Türkiye’nin bir “Sınav Toplumu” olmasının bir sonudur.
Soru 15. KPSS bizim genel kültür ve genel yetenek bilgi düzeyimizi ölçecek bir niteliktedir.
Katılan kişi (f) Yüzde (%)
Hiç Katılmıyorum 114 38,0
Katılmıyorum 103 34,3
Katılıyorum 68 22,7
Tamamen Katılıyorum 9 3,0
Toplam 294 98,0
Örneklem grubu bu soruya : 1.90 noktasında bir değer vererek “Katılmıyorum” yönünde bir görüş belirtmiştir. Öğretmen adayları KPSS’nın genel kültür ve genel yetenek bölümünün kendilerini ölçecek düzeyde olmadığını belirtmişlerdir. Salt ezbere dayalı olan genel kültür bölümü öğretmen adaylarını analiz ve senteze dayalı düşünmekten alıkoymaktadır. Test ağırlıklarına bakıldığında da çok geniş bir alandan öğretmen adayları sorumlu tutulmaktadır. Bu ağırlıklar şöyledir; Genel yetenek alanında %50 Türkçe, %50 Matematik, Genel Kültür alanında ise, Atatürk İlke ve inkılapları, %40, Temel Yurttaşlık Bilgisi %15, Türkiye ve Dünya ile ilgili Güncel ve Sosyo-Ekonomik Konular %5, Türk Kültür ve Medeniyetleri %10, ve Türkiye Coğrafyası %30.
Soru 16. KPSS bizim eğitim bilimleri bilgi düzeyimizi ölçecek bir niteliktedir.
Katılan kişi (f) Yüzde (%)
Hiç Katılmıyorum 88 29,3
Katılmıyorum 96 32,0
Katılıyorum 98 32,7
Tamamen Katılıyorum 14 4,7
Toplam 296 98,7
Örneklem grubu bu soruya : 2.12 noktasında bir değer vererek “Katılmıyorum” yönünde bir görüş belirtmiştir. Öğretmen adayları KPSS’nın kendi eğitim bilimleri bilgi düzeyini ölçecek düzeyde olmadığını belirtmişlerdir. Yapılan görüşmelerde sınavın kapsam geçerliliğinin düşük olduğunu ve bir çok konuyu fakülte eğitimleri boyunca görmediklerini ifade etmişlerdir. Bu durum öğretmen adaylarını (daha sonra değineceğimiz) KPSS kurslarına itmektedir. Öğretmen adayları fakültede almadığı bilgileri kurs, seminer vb. etkinliklerle almaya çalışmaktadır. Ayrıca öğretmen adayları kendi alan yeterliklerini ölçücü nitelikte bir sınav istemektedir sonucu sözlü görüşmeler sonucu elde edilmiştir.
Soru 17. KPSS’de sadece bilişsel becerilerin ölçülmesi öğretmenlik mesleğine seçilmek için yeterlidir
Katılan kişi (f) Yüzde (%)
Hiç Katılmıyorum 148 49,3
Katılmıyorum 98 32,7
Katılıyorum 37 12,3
Tamamen Katılıyorum 14 4,7
Toplam 297 99,0
Örneklem grubu bu soruya : 1.72 noktasında bir değer vererek “Hiç Katılmıyorum” yönünde bir görüş belirtmiştir. Bu değer tüm sorular arasında en olumsuz değerlendirmelerden birisidir. Bu değerlendirme ile öğretmen adayları sadece bilişsel tabanlı soruları öğretmen seçiminde yeterli görmemekteler sonucuna ulaşılabilir. Bu sorunun tamamlayıcısı olan duyuşsal özelliklerin aranmasına ait soru maddesinin sonuçları da bu savları destekler niteliktedir.
Soru 18. KPSS’ında duyuşsal becerilerin de ölçülmesi gerekir.
Katılan kişi (f) Yüzde (%)
Hiç Katılmıyorum 30 10,0
Katılmıyorum 46 15,3
Katılıyorum 121 40,3
Tamamen Katılıyorum 102 34,0
Toplam 299 99,7
Örneklem grubu bu soruya : 2.98 noktasında bir değer vererek “Katılıyorum” yönünde bir görüş belirtmiştir. Buna göre öğretmen adayları, seçim sürecinde öğretmenlik mesleği ile ilgili duyuşsal özelliklerinde test edilmesini istemektedirler . Bilindiği öğretmenlik mesleği duyuşsal özellikleri ağır basan bir meslek dalıdır ve sevgi mesleğidir. Duyuşsal özelliklerin fakülte yıllarında kazandırılması gerekmekte ve meslek öğretmen adaylarına sevdirilmelidir. Özellikle son dönem gelişmelerden olan “Duygusal Zeka” kavramına öğretmenlik mesleği derslerinde yer verilmelidir.
Soru 19. KPSS objektif bir sınavdır. Her türlü kayırmayı engeller
Katılan kişi (f) Yüzde (%)
Hiç Katılmıyorum 101 33,7
Katılmıyorum 65 21,7
Katılıyorum 99 33,0
Tamamen Katılıyorum 33 11,0
Toplam 298 99,3
Örneklem grubu bu soruya : 2.21 noktasında bir değer vererek “Katılmıyorum” yönünde bir görüş belirtmiştir. Bu sonucun üzerinde durulması gerekmektedir. Öğretmen adayları sınavın objektifliğinden şüphe etmektedirler. Böyle bir değerlendirmenin ortaya çıkmasında çeşitli nedenler olabilir. Yapılan görüşmeler sonucu öğretmen adayları “sınav” kavramına karşı bir duruş içersindedirler. Soru 14’ün sonuçları da bu değerlendirmeyi destekler niteliktedir. Öğretmen adayları yeterli olarak görmedikleri bu sınavı objektif olarak da görmemektedirler denilebilir.
Soru 20. Kendimizi öğretmenlik mesleğine değil , KPSS’na hazırlamaktayız.
Katılan kişi (f) Yüzde (%)
Hiç Katılmıyorum 18 6,0
Katılmıyorum 21 7,0
Katılıyorum 84 28,0
Tamamen Katılıyorum 174 58,0
Toplam 297 99,0
Örneklem grubu bu soruya : 3.39 noktasında bir değer vererek “ Tamamen Katılıyorum” yönünde bir görüş belirtmiştir. Bu değer grubun büyük bir çoğunluğunun katılımı ile ortaya çıkmıştır. Grubun % 86’ı yani 258 kişi bu maddeye katılmışlardır. Bu sonuçlar çok düşündürücüdür. Çünkü öğretmen olmak için fakülte eğitimi alan öğretmen adayları sınav tabanlı ve çoktan seçmeli düşünmeye ve yaratıcılıklarını sınırlayan bir sürece itilmektedir. Oysa öğretmenlik mesleği yaratıcılık, orijinallik gerektiren bir meslektir. Öğretmen adaylarının bir kalıba ve çerçeve içersine alınması onların analiz, sentez ve değerlendirme güçlerini örseleyen bir uygulama olarak görülmektedir.
Soru 21. Öğretmenlik programın son sınıflarında KPSS kaygısı programı takipte olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.
Katılan kişi (f) Yüzde (%)
Hiç Katılmıyorum 12 4,0
Katılmıyorum 15 5,0
Katılıyorum 78 26,0
Tamamen Katılıyorum 191 63,7
Toplam 296 98,7
Örneklem grubu bu soruya : 3.51 noktasında bir değer vererek “ Tamamen Katılıyorum” yönünde bir görüş belirtmiştir. Bu değer de yukarıdaki maddede olduğu gibi grubun büyük bir çoğunluğunun katılımı ile ortaya çıkmıştır. Yapılan görüşmelerde öğretmen adayları fakülte eğitiminin son yılında fakülte eğitimi yerine KPSS’na hazırlandıklarını belirterek fakülte eğitimini ikinci planda Düşündüklerini söylemişlerdir. Bu durum ülkemizde alışagelinen bir durumdur. Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) ile üniversiteye girmek isteyen öğrenciler lise eğitiminin üçüncü yılını raporlar, izinler vb. gibi durumlarla geçiştirmektedirler. Ülkemizde lise eğitimi pratikte iki yıla inmiştir. Bu iki örnek sınavların yaygınlaştırılmasının ve kritik sonuçlar yüklenmesinin bir sonucudur. Bu duruma öğretmen adayları “Üniversiteye girerken yarıştık, mezun olurken de yarışıyoruz diyerek” serzenişte bulunmaktadırlar
Soru 23. KPSS’na hazırlanırken dershane, kurs, seminer gibi destek etkinliklerine ihtiyaç duyulmaktadır.
Katılan kişi (f) Yüzde (%)
Hiç Katılmıyorum 21 7,0
Katılmıyorum 25 8,3
Katılıyorum 105 35,0
Tamamen Katılıyorum 145 48,3
Toplam 296 98,7
Örneklem grubu bu soruya : 3.26 noktasında bir değer vererek “ Tamamen Katılıyorum” yönünde bir görüş belirtmiştir. Bu değer grubun büyük bir çoğunluğunun katılımı ile ortaya çıkmıştır. 250 öğretmen adayı %83’lük bir oranda KPSS kurslarına olan ihtiyaçlarını vurgulamaktadır. Öğretmen adayları bu sınavda başarılı olmak için fakültede aldıkları bilgilere güvenmemekte ve bir destek programı aramaktadır. Ülkemizde seçme sınavları beraberinde bu tür dershane, kurs, seminer gibi etkinlikleri de getirmektedir. Özellikle büyük şehirlerde açılan bu tür etkinlikler zamanla büyük bir pazar haline gelecektir. Ülkemizde nasıl üniversiteye girmenin yolu bir dershaneden geçiyor inancı çok yaygınsa, aynı durum öğretmen adayları için de geçerlidir denilebilir. Yani sınavın kapsamı ve biçimi öğretmen adayını dershane sistemine itmektedir. Dershane sistemi de bireyleri çoktan seçmeli test pratiğine ve zamanla yarışma gibi noktalarda eğitmektedir. Çoğu dershanede bu durumdan kar etmek gayesiyle hiçbir resmi prosedürü ve programı olmaksızın açılmaktadır. Kısa süreli kurslar ile ehliyetsiz kişilerce öğretim verilmektedir.
Soru 24. KPSS kurslarındaki eğitim bilimleri ders içerikleri fakültelerde verilen eğitim bilimleri içeriğinden daha işlevseldir.
Katılan kişi (f) Yüzde (%)
Hiç Katılmıyorum 31 10,3
Katılmıyorum 85 28,3
Katılıyorum 110 36,7
Tamamen Katılıyorum 70 23,3
Toplam 296 98,7
Örneklem grubu bu soruya : 2,73 noktasında bir değer vererek “Katılıyorum” yönünde bir görüş belirtmiştir. Bu durum öğretmen adayları için sınavın önemini ortaya koymaktadır. Öğretmen adayları fakültede aldıkları eğitim ile KPSS’nın içeriğinin farklı olduğunu ifade etmektedirler. Ve fakültelerde öğretmenlik becerisi için dersleri sınav için yeterli görmemektedirler. 1. sorunun analizi de bu değerlendirmeyi destekler niteliktedir. Öğretmen adayları işlevselliği KPSS’ında başarılı olmak ile özdeş tutmaktadırlar. Bu durum öğretmenlik becerisi kazandırmak amaçlı öğretmenlik formasyon derslerinin işlevsiz olarak algılanmasına yol açabilir. Dershane sürecinde verilen kısa, özet ve tek cümlelik bilgiler öğretmen adaylarını daha çok ilgilendirmektedir. Bu durum derhal düzeltilmelidir, yoksa sınavdan yüksek puan almış ama öğrencisi ile diyalog kuramayan, bildiğini öğretemeyen öğretmen tipi oluşacaktır.
Soru 25. KPSS, bizim okuldaki başarımızın önüne geçmiş, öncelikli bir sınavdır.
Katılan kişi (f) Yüzde (%)
Hiç Katılmıyorum 11 3,7
Katılmıyorum 18 6,0
Katılıyorum 93 31,0
Tamamen Katılıyorum 178 59,3
Toplam 300 100,0
Örneklem grubu bu soruya : 3,46 noktasında bir değer vererek “Tamamen Katılıyorum” yönünde bir görüş belirtmiştir. Bu değer grubun büyük bir çoğunluğunun katılımı ile ortaya çıkmıştır. 271 öğretmen adayı %90’lık bir oranda KPSS’nın çok öncelikli bir sınav olduğunu ifade etmişledir. Bu durumun ortaya çıkmasında ülkedeki ekonomik durumun ve istihdam darlığının payı büyüktür. Yapılan görüşmelerde öğretmen adaylarının bir çoğu mezun olduklarında rahat iş bulabilmek amacıyla Eğitim fakültelerini tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Bu durum başarılı öğrencilerin Eğitim fakültelerine yönelmelerini sağlamışsa da, plansız açılan Eğitim fakülteleri çok sayıda mezun vermekte bu durumda ihtiyaçtan fazla mezun anlamına gelmektedir. Örneğin Karadeniz şeridindeki hemen hemen tüm illerde Eğitim fakültesi bulunmaktadır. Bazı üniversitelerin çok sayıda Eğitim fakültesi bulunmaktadır. Sınıf öğretmenliği programı ülkemizde normal ve ikili öğretim olmak üzere 99 adettir. Ortalama her sene 12 bin kişi mezun olmakta ve 2004 yılı KPSS’na 20-25 bin arası sınıf öğretmeninin girmesi beklenmektedir. Açılan sınıf öğretmeni kadrosunun da 1600 olduğu düşünüldüğünde, kadro-mezun dengesizliği meydana gelmektedir (Bkz. s.7). Çok sayıda öğretmen adayının girdiği ve çok azının öğretmen olabildiği bu süreçte öğretmen adaylarının okuldaki eğitimlerini bir kenara bırakıp KPSS’na hazırlanmaları kendi deyişleri ile “ucunda ekmek” deyişleri kendi açılarından doğrudur. Ancak mezun sayısı ile istihdam arasında bir denge kurulması gerekmektedir. Bizce yapılması gereken MEB-YÖK arasında Öğretmen Yetiştirme Milli Komisyonuna işlerlik kazandırılması, ciddi bir şekilde ülkede öğretmen planlaması yapılması ve Eğitim Fakültelerinin açılmasına bir sınır getirilmelidir. Aksi takdirde Eğitim Fakültelerinin durumu Ziraat Fakültelerine benzeyecektir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu araştırma ile öğretmen adaylarının yaşadığı bir probleme dikkat çekmek amaçlanmıştır. Giderek bir “sınav toplumu” haline gelen ülkemizde öğretim kademelerine girişten, istihdama değin bir çok kademede sınavlar kullanılmakta ve seçimler yapılmaktadır. Bu sınavlarda başarılı olanlar, alanın gereklerine sahip kabul edilmekte, başarısız olanlar ise bu yetilerden yoksun kabul edilmektedir. Sınırlı bir zaman aralığında ve bilişsel taban ağırlıklı olarak yapılan çoktan seçmeli anlayış pratik düşünüşe belirli bir hıza sahip olanları avantajlı hale getirmektedir. Test tekniğine sahip olan bireyler üniversite sınavında ve sonrası yapılan iş sınavlarında başarılı olmaktadırlar. Böylece bireylerin yaratıcılıkları, becerileri vb. özellikleri geri planda kalmaktadır. Ayrıca gözden kaçan bir durumda 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda belirtilen bir öğretmende bulunması gereken niteliklerin (özel alan, genel kültür ve pedagojik formasyon ) ölçülmemesidir. Bu sınavda bir öğretmende bulunması gereken önemli bir özellik olan alan bilgisi ölçülmemektedir. Yani öğretmen olmak için gerekli olan ve yasada belirtilmiş iki özellik ölçülmekte, bir özellik ise dikkate alınmamaktadır. Yasa ile seçme sistem ve kapsamı çelişmektedir. Bu durumun düzeltilmesi, sınavın amaca uygunluğu bakımından çok önemlidir. Genelde bu probleme dikkat çektikten sonra öğretmen adaylarının değerlendirmelerini özetlemek gerekmektedir;
1. Öğretmen adayları öğretmenlik programının kapsamındaki dersleri uygulamaya yönelik ve işlevsel bir yapıda görmemektedirler.
Deneyimli öğretim elemanı eksikliği, öğretim programlarının amaca uygun olmayışı, ezbere yönelik öğrenme, çağdaş yöntem ve tekniklerin uygulanmayışı, derslerin öğrenci sunumları üzerinden yürütülmesi, uygulama çalışmalarının sağlıksız ve plansız bir şekilde yapılışı bu değerlendirmenin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu ve buna benzer nedenler öğretmen adaylarının fakülte eğitimi boyunca aldıkları bilgilerin teoride kalmasına ve uygulama basamağının eksik kalmasına neden olmaktadır. Şehir merkezlerindeki okullarda Okul Deneyimi I-II ile Öğretmenlik uygulaması dersleri yapan öğretmen adayları kırsal bölgelere atandıklarında bir kaos yaşamaktalar ve duruma alışana değin bir çok problemi de yaşamaktadırlar.
2- Öğretmen adayları, öğretmen atamasında bir seçme sisteminin gerekliliğine inanmaktadırlar. Öğretmen adayları ülke gerçeklerinin farkındadır. Adaylar öğretmenlik başvurusunun ihtiyaçtan fazla olduğunun bilincindedir. Ve bir seçme sisteminin gerekliliğine atılmaktadırlar.
3. Öğretmen adayları öğretmen atamalarında fakülteye giriş puanı, mezuniyet derecesi gibi değişkenlerin dikkate alınmasını stemektedirler. Öğretmen adayları öğretmenlik mesleğine girişte ve seçim sürecinde bazı değişkenlerin de katkısının olması gerektiğini ifade etmişlerdir. Böylelikle öğretmen adayları salt bilişsel tabanlı, sınırlı bir zamanda yapılan bir seçme sürecinin yeterli olmadığını belirtmişlerdir.
4. Öğretmen adayları KPSS öğretmen seçiminde ideal bir yöntem olduğuna inanmamaktadır. Öğretmen adaylarının KPSS sistemine yani test tabanlı seçme biçimine karşıdırlar. Bu durum öğretmen adayları ile yapılan sözlü görüşmelerde de saptanmıştır. Öğretmen adayları sürekli olarak “sınavlar ile uğraştıklarını, üniversiteye girerken zorlu bir sınav ile uğraştıklarını, mezun olduktan sonra da KPSS ile karşılaştıklarını” ifade etmişlerdir. Yani öğretmen adaylarına göre KPSS sistemi tek başına yeterli değildir. Ve mutlaka değiştirilmelidir.
5. Öğretmen adayları KPSS’nın genel kültür ve genel yetenek bilgi düzeyini ölçecek bir nitelikte olmadığını düşünmektedirler. Öğretmen adayları KPSS’nın genel kültür ve genel yetenek bölümünün kendilerini ölçecek düzeyde olmadığını belirtmişlerdir. Salt ezbere dayalı olan genel kültür bölümü öğretmen adaylarını analiz ve senteze dayalı düşünmekten alıkoymaktadır. Bu durumda öğretmen adayları kendi alan yeterliklerini ölçücü nitelikte bir sınav istemektedir sonucu sözlü görüşmeler sonucu elde edilmiştir. Öğretmen adayları yapılan görüşmelerde alan bilgisinden de sınava tabi tutulmak istediklerini ifade etmişlerdir.
6. Öğretmen adayları KPSS’nın eğitim bilimleri bilgi düzeyimizi ölçecek bir nitelikte olmadığını belirtmişlerdir. Öğretmen adayları KPSS’nın kendi eğitim bilimleri bilgi düzeyini ölçecek düzeyde olmadığını belirtmişlerdir. Yapılan görüşmelerde sınavın kapsam geçerliliğinin düşük olduğunu ve bir çok konuyu fakülte eğitimleri boyunca görmediklerini ifade etmişlerdir. Bu durumda öğretmen adaylarını KPSS kurslarına itmektedir. Öğretmen adayları fakültede almadığı bilgileri kurs, seminer vb. etkinliklerle almaya çalışmaktadır.
7. KPSS’de sadece bilişsel becerilerin ölçülmesi öğretmenlik mesleğine seçilmek için yeterli değildir. Bu değerlendirmeye göre öğretmen adayları sadece bilişsel tabanlı soruları öğretmen seçiminde yeterli görmemektedirler. Bilginin yanı sıra başka değişkenlerinde değerlendirme sürecine katılması istenmektedir.
8. Öğretmen adayları KPSS’ında duyuşsal becerilerin de ölçülmesini istemektedirler. Yukarıdaki maddeyi destekleyecek biçimde öğretmen adayları öğretmenlik mesleği ile ilgili duyuşsal özelliklerinde test edilmesini istemektedirler . Bilindiği öğretmenlik mesleği duyuşsal özellikleri ağır basan bir meslek dalıdır ve sevgi mesleğidir. Duyuşsal özelliklerin fakülte yıllarında kazandırılması gerekmekte ve meslek öğretmen adaylarına sevdirilmelidir. Özellikle son dönem gelişmelerden olan “Duygusal Zeka” kavramına öğretmenlik mesleği derslerinde yer verilmelidir.
9. Öğretmen adayları KPSS objektif bir sınav olduğuna inanmamaktadır. Öğretmen adayları sınavın objektifliğinden şüphe etmektedirler. Böyle bir değerlendirmenin ortaya çıkmasında çeşitli nedenler olabilir. Yapılan görüşmeler sonucu öğretmen adayları “sınav” kavramına karşı bir duruş içersindedirler. Öğretmen adayları yeterli olarak görmedikleri bu sınavı objektif olarak da görmemektedirler.
10. Öğretmen adayları kendilerini öğretmenlik mesleğine değil , KPSS’na hazırlamakta olduklarını düşünmektedirler. Öğretmen olmak için fakülte eğitimi alan öğretmen adayları sınav tabanlı ve çoktan seçmeli düşünmeye ve yaratıcılıklarını sınırlayan bir sürece içerisindedirler. Oysa öğretmenlik mesleği yaratıcılık, orijinallik gerektiren bir meslektir. Öğretmen adaylarının bir kalıba ve çerçeve içersine alınması onların analiz, sentez ve değerlendirme güçlerini örseleyen bir uygulama olarak görülmektedir.
11. Öğretmen adayları KPSS kaygısı yüzünden fakülte programını takipte olumsuz durumlar yaşamaktadırlar. Öğretmen adayları fakülte eğitiminin son yılında fakülte eğitimi yerine KPSS’na hazırlandıklarını belirterek fakülte eğitimini ikinci planda düşündüklerini söylemişlerdir. Bu durum ülkemizde alışagelinen bir durumdur. Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) ile üniversiteye girmek isteyen öğrenciler lise eğitiminin üçüncü yılını raporlar, izinler vb. gibi durumlarla geçiştirmektedirler. Ülkemizde lise eğitimi pratikte iki yıla inmiştir. Bu iki örnek sınavların yaygınlaştırılmasının ve kritik sonuçlar yüklenmesinin bir sonucudur. Bu duruma öğretmen adayları “Üniversiteye girerken yarıştık, mezun olurken de yarışıyoruz diyerek” serzenişte bulunmaktadırlar
12. Öğretmen adayları KPSS’na hazırlanırken dershane, kurs, seminer gibi destek etkinliklerine ihtiyaç duymakatdır. Bu değer grubun büyük bir çoğunluğunun katılımı ile ortaya çıkmıştır. 250 öğretmen adayı %83’lük bir oranda KPSS kurslarına olan ihtiyaçlarını vurgulamaktadır. Öğretmen adayları bu sınavda başarılı olmak için fakültede aldıkları bilgilere güvenmemekte ve bir destek programı aramaktadır. Ülkemizde seçme sınavları beraberinde bu tür dershane, kurs, seminer gibi etkinlikleri de getirmektedir. Özellikle büyük şehirlerde açılan bu tür etkinlikler zamanla büyük bir pazar haline gelecektir. Ülkemizde nasıl üniversiteye girmenin yolu bir dershaneden geçiyor inancı çok yaygınsa, aynı durum öğretmen adayları için de geçerlidir denilebilir. Yani sınavın kapsamı ve biçimi öğretmen adayını dershane sistemine itmektedir. Dershane sistemi de bireyleri çoktan seçmeli test pratiğine ve zamanla yarışma gibi noktalarda eğitmektedir. Çoğu dershanede bu durumdan kar etmek gayesiyle hiçbir resmi prosedürü ve programı olmaksızın açılmaktadır. Kısa süreli kurslar ile ehliyetsiz kişilerce öğretim verilmektedir.
13. Öğretmen adayları KPSS’nı okuldaki başarıların önüne geçmiş, öncelikli bir sınav olarak görmektedirler. Bu değerlendirme grubun büyük bir çoğunluğunun katılımı ile ortaya çıkmıştır. 271 öğretmen adayı %90’lık bir oranda KPSS’nın çok öncelikli bir sınav olduğunu ifade etmişledir. Bu durumun ortaya çıkmasında ülkedeki ekonomik durumun ve istihdam darlığının payı büyüktür. Bireyler iş bulmanın zor olduğunu, istihdamın dar olduğunu ve kamu sektörü dışında özel öğretim kurumlarında çok az kişinin iş bulabildiğini bu nedenlerden dolayı ve her sene sınava giren kişi sayısının artmasından dolayı bu sınavın çok öncelikli olduğunu ifade etmişlerdir. Son olarak 1923 yılında Büyük Atatürk’ün öğretmenler hakkında söylediği ve günümüze de ışık tutan sözleri çok anlamlıdır; “ Okullarda öğretim vazifesinin güvenilebilir ellere teslimini, memleket evladının, o vazifeyi kendine hem bir meslek , hem bir ideal sayacak üstün ve saygı değer öğretmenler tarafından yetiştirilmesini sağlamak için öğretmenlik diğer serbest ve yüksek meslekler gibi , derece ilerlemeye ve her hâlde refah sağlamaya uygun bir meslek haline getirilmelidir.”.
KAYNAKÇA
Akyüz, Y., Türk Eğitim Tarihi. Kültür Koleji Yay.İstanbul. 1999
Akyüz, Y., “Eğitim Tarihimizde Günümüze Kadar Öğretmen Yetiştirilmesi ve Sağlanması İlkeleri Uygulamaları”, Çağdaş Eğitim Sistemlerinde Öğretmen Yetiştirme Ulusal Sempozyumu İçinde, 21-23 Mayıs, Sivas. 2003
Castetter, B.W., Administering School Personal, New-York.1986
Değirmencioğlu, Ç., “Milli Eğitim Akademisi , Eğitim ve Öğretmenlik” Türk Yurdu. Ekim-1990
good, C,V., Dictionary of Education. New-York. 1973
Kaptan, S., Bilimsel Araştırma Teknikleri. Ankara .1998
Kavcar,C., “Türk Dili Edebiyatı Öğretmenlerinin Yetiştirilmesi” Türk Dili Edebiyatı Öğret,m, ve Sorunları, TED Yayınları Ankara.1986
Kaya, Y.K., İnsan Yetiştirme Düzenimiz, Ankara. 1984
Küçükahmet, L., Öğretmen Yetiştirme, Ankara, 1993
MEB-Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme, Ankara. 1995
MEB-Öğretmen Yetiştirmede Koordinasyon, Ankara. 1982
Odiorne,S.G. MBC II A system of Managerial Leadership Betment. 1979
Stanton,S.E., Successful Personal Recuiting And Selectron New-York 1977
Kırıkkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü