Türk Dünyası ve Toplulukları Haftası

21 Mart Nevruz gününü içine alan hafta

Avrasya’nın ortak Bayramı Nevruz

Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı "ana" olarak vasıflandıran
Türk’ün düşünce sisteminde "baharın gelişi" elbette önemli bir yere sahip
olacaktı.

Nevruz, Türk dünyasının kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna kadar uzanan
engin coğrafyada yaşayan toplulukların pek çoğu tarafından yaygın olarak
kutlanan bahar bayramıdır. Bütün bayramların dinî ve millî bir inanıştan, o
toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiatın
insanlara tesir eden bir olayından doğduğuna inanılır.

Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı "ana" olarak vasıflandıran
Türk’ün düşünce sisteminde "baharın gelişi" elbette önemli bir yere sahip
olacaktı. Çünkü insan vücudu, baharda uyarıldığı kadar kışta uyarılmaz. İç
karartıcı, yeknesak günlerin ardından doğan hareketli, pırıl pırıl güneşli, kuş
ve hayvan sesleriyle kurulmuş ilâhî orkestranın musikisi insan hayatını
canlandırır. Ayrıca ortaya çıkan rengârenk tablo kıştan bahara geçişi ne de
güzel tasvir eder: "Bir yanda her tarafı kaplayan soluk, mat ve daha çok beyazın
hakim olduğu renkler, diğer yanda yeşilin değişik tonları arasında baş veren bin
bir renk cümbüşü… Birisi hareketsiz, şekilsiz; diğeri kıpır kıpır, şekil
şekil, çiçek çiçek… Kış, sağır ve dilsiz; ilkyaz duygulu, coşkulu, kulaklara
fısıldadığı nağmelerle cazibeli… Birinde tabiat hayat dolu, diğerinde donmuş,
yeniden doğmak üzere uyuşmuş kalmış…

Genellikle Nevruz, yani Farsça "Yeni Gün" adını taşıyan bahar bayramı, insan
ruhunun tabiattaki uyanışıyla birlikte kutladığı bir bayramdır. Böyle bir
bayramın, yani mevsimlerin değişikliğinden doğan özel günlerin, başka başka
adlar altında birçok milletin sosyal hayatında yer aldığı da bilinmektedir.
Mesela, Hıristiyan âleminin dinî muhteva ile şekillendirerek ve Noel Baba
sembolü ile karlar ülkesinden geyiklerin çektiği kızaklarla neşe ve ümitleri
taşıdığı "Noel Bayramı" bunun farklı bir örneğini teşkil eder. Bu kutlamalarda
yine bahara duyulan özlem "çam ağacı" motifi etrafında şekillendiriliyor. Aynı
zamanda bir takvim değişikliğini de ifade eden bu kutlamalara baktığımızda Türk’
ün kutladığı "bahar bayramı"nın da bir takvim değişikliğini yansıttığı
görülüyor. Burada dikkati çeken husus "baharın başladığı zaman"dır. Türk, bu
takvim değişikliğini "toprağın uyandığı gün" ile özdeşleştirmiştir. Kışın
ortasında baharı kutlamaz. Türklerde bir tabiat, varoluş, diriliş bayramı
niteliğinde olan Nevruz’un ruhî atmosferini ve eskiliğini anlayabilmek için
kültürümüzün yıpranmış, tozlu ve pek okunmayan eski sayfalarına bir göz atmamız
gerekiyor. Bu coşkuyu Türk kamları dualarında, niyazlarında şöyle ifade
ediyorlar:

"… Yüce Göktanrı’nın ilk defa gürlediği, yağız yer, altmış türlü çiçeklerle
ilk defa bezendiği, altmış türlü hayvan sürülerinin ilk defa kişnediği ve
melediği zaman sen (Türk’ün Atası) yaradıldın!"

Bu sözler Türk’ün yaratılış felsefesinin, inancının, hayat tarzının ifadesidir.
Bütün bayramların dinî ve millî bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir
hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiattan doğduğundan bahsetmiştik.
İşte millî bir bayram olan Nevruz da Müslüman olan ya da olmayan çeşitli Türk
toplulukları arasında kamların dua ettikleri asırlar öncesinden günümüze kadar
farklı farklı şekillerde, ama aynı ruhla hâlâ kutlanmakta. Bu bayram İslâmiyet’i
kabul etmiş olan ilk Müslüman konargöçer Türk topluluklarında; sürgün avı, toy,
şölen, yuğ vb. gibi İslâmiyet’le çatışmayan âdetlerden biri olarak devam
edegelmiştir. Böylece bu ananeler günümüz Türk dünyasına ortak kültür mirası
olarak intikal etmişlerdir. Gelenekler, tarihini kesinlikle tespit edemediğimiz
dönemlerden kalmadır. Neden, niçin, nasıl gibi sorular sorulmadan atadan oğula
kalmıştır. Gelenekler bu özelliğiyle millet bağını güçlendiren en önemli
unsurlardan biridir. Baharın gelişinin kutlandığı bugün de böyle bir gelenektir.

Nevruz, çeşitli kültür çevrelerinde, farklı etnik gruplarda farklı bir muhtevaya
ve anlama sahip olmuştur. Kültürler arasındaki iletişim sonucunda çeşitli
kültürlere girmiş ve benimsenmiştir. Eldeki tarihi kaynaklardan hareketle en
eski Türk adetlerinden, bayramlarından biri olduğu kesinleşmiştir. Yeni yılın
başlangıcı, yenilik, coşku, canlanma gibi nitelikler hiç değişmeden günümüze
kadar yaşadığı uçsuz bucaksız coğrafyalarda görülmektedir.

Çin kaynaklarından Kutadgu Bilig’e, Kaşgarlı Mahmud’dan Bîrûnî’ye, Nizâmü’ı
Mülk’ün Siyasetname’sinden Melikşah’ın takvimine kadar, Akkoyunlu Uzun Hasan
Bey’in kanunlarına kadar gelen bir çizgide Nevruz ile ilgili kayıtlar eldedir.
Diğer taraftan Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed, Safevi Türkmen Devletinin
kurucusu Şah İsmail (Hataî), Osmanlılarda Sultan I. Ahmed ve Sultan Dördüncü
Murad gibi hükümdarların, Mustafa Kemal Atatürk’ün; din adamlarımızdan Kazasker
Bâki Efendi ve Şeyhülislam Yahya Efendilerin, şairlerimizden Kuloğlu, Pir Sultan
Abdal, Kaygusuz Abdal, Şükrü Baba, Hüsnü Baba, Fuzulî, Nev’î Efendi, Nef’î,
Nedim, Hüseyin Suad ve Namık Kemal gibi şairlerimizin Fatih devri vezirlerinden
Ahmed Paşa’nın; büyük Azeri şairi Şehriyar’ın ve büyük Türkmen şairi
Mahdumkulu’nun uzun bir tarih boyunca Nevruz bayramının gelişini "Nevruziye"
veya "Bahariye" denilen şiirlerle kutladıklarını da biliyoruz.

Ayrıca Nevruz’un Türk musikisinin en eski mürekkep makamlarından biri olarak da
kültürümüzde yedi yüzyıldan fazla bir maziye sahip olduğunu da biliyoruz. Bu
makam ilk defa Urmiyeli Safıyûddîn Abdulmü’mîn Urmevî (1224–1294) tarafından
kullanılmıştır. Bu şekilde elimizde yirminin üzerinde makam bulunmaktadır.

Nevruz geleneği ne Sünnilikle, ne Alevilikle, ne Bektaşilikle doğrudan doğuş
bağlantısı olmayan, İslâmiyetten çok öncelere giden bir gelenektir. Yani bir
dinin veya mezhebin bayramı değildir. Bu yüzden de herhangi bir şekilde bir
mezhep adına, bir din adına, bir etnik menşe adına bağlı gösterilmesi, istismar
edilmesi bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmeye çalışılması yanlıştır.
Tarihin ve kültürün bütün gerçeklerine aykırıdır.

1990 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetleri’nde Kırgızistan,
Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile Rusya Federasyonu
bünyesindeki Tataristan 21 Mart Ergenekon/Nevruz Bayramı’nı "Milli Bayram"
olarak ilan etmişlerdir. Bu günün coşkuyla kutlanmasına büyük önem
vermektedirler. Türk kültüründen kaynaklanan Ergenekon/Nevruz bayramı, her
yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ananevi ve temeli beş bin
yıllık Türk tarihine dayalı milli bir bayramdır. Türkiye’de de 1991 yılında Türk
Dünyası ile birlikte ortak bir gün olarak resmi tatil olmaksızın bayram ilan
edilmiştir.

Nevruz; Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon’dan demir
dağları eriterek dirilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç
sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü
tutuşturarak "ortak kültür ocağı"nda binlerce ruhu ısıtacaktır. Avrasya’nın,
Türk âleminin Nevruz toyu kutlu olsun, Nevruz gülleri geleceğe umutlar taşısın.

Kaynak: Hatice Emel AŞA, Yeni Avrasya Dergisi, Mart-Nisan 2000

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir