Dil Sevgisi ve Bilinci Kazandırmada Kitle İletişim Araçları,
Yazan: Ahmet PEHLİVAN YDÜ Atatürk Eğitim Fakültesi Günümüzde birçok yazar gerek kamu kurumlarında gerekse özel kuruluşlarda Türkçenin özensizce kullanıldığından yakınmakta,
Yazan: Ahmet PEHLİVAN YDÜ Atatürk Eğitim Fakültesi
Günümüzde birçok yazar gerek kamu kurumlarında gerekse özel kuruluşlarda Türkçenin özensizce kullanıldığından yakınmakta, dil dergilerinin hemen her sayısında bu konuyla ilgili yazılar yazılmaktadır. Böyle olunca anadili Türkçeyi gelecek kuşaklara kazandırmada ve sevdirmede sorunlar ortaya çıkabilecektir.
Dil sevgisi ve bilinci kazandırmada bireylere birtakım görevler düşmesi yanında asıl ödev kitle iletişim araçları, eğitim kurumları, özellikle de devletindir. Kuzey Kıbrıs’ta ilgili kurumların bu görevi tam anlamıyla yerine getirip getirmediği aşağıdaki birkaç örnekle sorgulanabilir.
İlk örnekleri bireylere ulaşmada en etkili araçlardan biri olan kitle iletişim araçları ile
bunların ürünleri reklam tabelalarından ve köşe yazılarından vermekte yarar vardır. Metropol ve Dereboyu bölgelerindeki reklam tabelalarının incelendiği bir çalışmada, Dereboyu Bölgesi’ndeki tabelaların %23.2’sinin, Metropol Bölgesi’ndekilerin ise %38’inin yabancı dille yazıldığı belirlenmiştir. Bunlar arasında “Baba Bilgisayar Internet Service Provider, Internet Cafe Bilgisayar” gibi hangi dilde yazıldığı belli olmayan reklam tabelaları da vardır (Pehlivan ve Adalıer, 2002). Kıbrıs’ta basılan gazetelerdeki köşe yazılarının incelendiği bir çalışmada ise, köşe yazarlarının noktalama imlerini kullanırken hata yaptıkları görülmüştür (Pehlivan, 2003: 16-17). Bu yazılardaki anlatım bozukluklarını incelemek ise başka bir araştırma konusu olacaktır.
Yukarıda bahsedilenlerin yanında Kıbrıs radyo ve televizyon yayınlarında da birtakım yanlışlar olduğu dikkat çekmektedir. Sunucuların çeşitli söyleyiş yanlışları yaptığı, hatta zaman zaman doğru cümle kurmakta zorlandıkları görülmektedir. Magazin programı sunucularının programlarında kullandıkları dili, yanlışlar ve yabancı sözcükler yönünden incelemek ise ayrı bir araştırma konusu olabilir. Yine de kısaca değinmek gerekirse, bu kişiler imaj maker gibi Türkçede olmayan sözcük ve sözleri kullanmakta, tamam yerine okey gibi
sözcükleri yeğlemektedirler. Bu yayınlardaki anlatım bozukluklarıyla ilgili olarak da örnek verilebilir: Örneğin, radyodaki bir sunucu “Beatles’ın 1962 yılında çıkardığı bu şarkıyı hâlâ daha severek dinliyoruz”, gibi bir tümce söyleyebilmektedir. Ayrıca reklamın birindeki “Ne Senden Ne de Calgonit’imden Vazgeçmem” gibi bir anlatım reklama ters düşen bir açıklama olsa gerek. Burada reklamcı farkında olmadan kişinin her iki şeyden de vazgeçtiğini söylemektedir.
Özel bir kanalın alt yazı reklamlarında ise “Lapta’nın İçme Suyu Alman Teknolojisiyle Tesislerimizde Ozonlanarak Arıtılır El Değmeden Şişelenmektedir” gibi birbiriyle uyuşmayan tümce vardır. Çeşitli anlatım bozuklukları olması yanında televizyon kanallarında yazım yanlışları dahi yapılmaktadır. Bu yanlışları göstermek için bir televizyon kanalının bir gün içerisindeki altyazı reklamlarını incelemek yeterli olacaktır: Bu alt yazılarda “… Müjde! İşte Yılın Kampanyası 4 Lastik Değiştirin Tam 4 Ay’da Ödeyin”, Bizde Yok …
Yok Bijuteriden Hediyelik Eşya’ya Bahçe Malzemelerinden Hırdavat’a Değin…”, “Kuzey Kıbrıs Turizminin Lider Acente’si Hücran Travel…, “Aliminyum Doğrama, PVC Rolling Şolter Pancur” gibi yazım yanlışları bulunmuştur. Yukarıda sıralanan örneklerden kitle iletişim araçlarını kullanan kişilerin dil bilincinin gelişmediği yorumunu yapmak yanlış olmasa gerek .
Kitle iletişim araçlarının görevlerinden birinin gençlerin Türkçe edinimine katkı sağlamak olduğu gerçeği yanında dil sevgi ve bilinci kazandırmada asıl ödev ve sorumluk kamu kurum ve kuruluşlarına düşmektedir. Devletin kurum ve kuruluşlarının Türkçeyi doğru ve yerinde kullanma, Türk diline saygı duyulmasını sağlama zorunluluğu vardır. Bu kurumlar çeşitli yazılarında, yazışmalarında ve yayımlarında bu olguyu yerine getirmekle yükümlüdürler. Bazı ülkelerde bu konuyla ilgili çeşitli genelgeler, hatta yasalar çıkarılmakta, dilin doğru kullanılması için çaba sarf edilmektedir. Fransa bu konudaki en önemli örneği
oluşturur. Fransa’da dil bakanlığı vardır ve bu bakanlığın görevi Fransızcanın korunmasını sağlamaktır. Dünyada bu tür uygulamalar varken, Kuzey Kıbrıs’ta kamu kuruluşları Türkçeyi özenle kullanma görevini gerektiği gibi yerine getirmekte midir? sorusunun yanıtını aramak yerinde olacaktır. Kamu kuruluşlarının resmî yazılarından biri hatta en çok kişiye ulaşanı çeşitli yerlerdeki levhalardır. Levhalarda çeşitli dil yanlışlarının bulunması Kıbrıs’ta bu konunun üzerinde önemle durulması gerektiğinin bir örneğidir. Bu yanlışları örneklemek
gerekirse, kısa bir süre öncesine kadar ülkenin en işlek yerindeki bir trafik levhasında “Cephenizdeki en yakın ışığı takip et” yazmaktaydı. Devlete ait uyarıcı levhalardaki yanlış yazılışlar sadece bu örnekle sınırlı değildir. Rum kesiminden Türk kesimine geçişin en yoğun olduğu yerlerden biri olan Methan’daki levhada “KKTC’ne pasaport ve vize işlemleri yaptırmadan girmek yasaktır” yazılmaktadır. Bu levhayı yazan yetkili kısaltmalara gelen eklerin kısaltmanın okunuşuna uyduğu kuralını (bkz. Yazım Kılavuzu: 2000: 94) bilmiyor olsa gerek. Bu tür hatalar sadece devlete ait levhalarda görülmemektedir.
Diğer kamu kuruluşlarımızın halkı aydınlatmak ya da belirli bir görüşü sunmak için hazırladıkları pankartlarda da bu tür yanlış yazımlara rastlamak mümkündür. Örneğin, Lefkoşa’nın en işlek kavşaklarından birinde “2004’de Avrupalı’yız” pankartı yer almaktadır.Kıbrıs’taki kamu kuruluşlarının resmî yazılarıyla özel kurumların yayınlarındaki dil özensizliğine bir de Türkiye’nin kitle iletişim araçlarının özensizliği eklenince, Türkçeyi doğru ve düzgün kullanmada yapılan yanlışlıklar ülkemizde iki katına çıkar. Türkiye’nin resmî yayın kuruluşunun haberlerindeki “Denktaş Ne Halkına Ne De Anavatanına Zararlı Bir Yola Girmez” gibi bir alt yazı buna güzel bir örnek teşkil edecektir. Bunun yanında Kıbrıs’ta yoğun olarak çocukların izlediği TC’ye ait çizgi film kanallarından örnek vermek olguyu açıklamak bakımından yerinde olacaktır. Bir çizgi film kanalında “Şehrin en büyük kriminal araştırma merkezi..” gibi Türkçede karşılığı bulunan bir sözcük yabancı dille söylenmektedir. Başka bir çocuk kanalında “Prenses Roza’ya çok kötü şeyler olacağını hissediyorum”,
cümlesi yerine “Prenses Roza hakkında çok kötü şeyler düşünüyorum” denebilmektedir.
Yukarıda sırlanan örnekler Kıbrıs’ta yaşamın bir parçası hâline gelmiştir. Böyle bir ortamda doğru ve düzgün Türkçe kullanabilen, anadili sevgisi ve bilinci yüksek bireyler yetiştirmek oldukça zor olsa gerek. Hem kamu kurumları hem de kitle iletişim araçları dil sevgisi ve bilincine sahip bireyler yetiştirme görevini yeterince yerine getiremeyince bu konuda iş eğitime, daha doğrusu okul eğitimine düşmektedir. Okul; programıyla, yöneticisiyle, öğrencisiyle, öğretmeniyle, çevre, bina, araç ve gereçleriyle Türkçenin doğru
kullanılmasını sağlamada, dil sevgisi ve bilinci kazandırmada önemli görevler üstlenmelidir.
Türkçeyi doğru kullanılmayı sağlamada ve özendirme işinde en önemli şeylerden biri eğitim-öğretim programlarıdır. Bunun için günümüzde kullanılan konu merkezli programlardan vazgeçilmeli, öğrenciyi temel alan, öğrenci merkezli programlar hazırlanmalıdır. Özellikle dil öğretimi programları, öğrenciye konuların sunulması ve kuralların ezberletilmesinden kurtarılamadıkça, dil sevgisi ve bilinci kazandırıcı nitelikte
düzenlenmedikçe hem kitle iletişim araçlarında hem de kamu kurumlarında yukarıda sıralanan örnekler görülmeye devam edecektir. Öğrenciyi etkin duruma getirmeyen programlarla dil bilincine sahip, doğru Türkçe kullanan bireyler yetiştirilebileceği düşünülmemelidir.
Yöneticiler yazdığı yazılarda örnek oluştururken, dil sevgisi ve bilinci kazandırmada teşvik edici bir rol üstlenebilir. Bunun yanında dil sevgisi ve bilinci kazandırmada ve Türkçeyi iyi kullanan bireyler yetiştirmede asıl görev öğretmenlere düşmektedir. Gerek ilkokul, ortaokul ve liselerde Türkçe dersi veren öğretmenler, gerekse öğrencilerinin Türkçe yeterliliklerine katkıda bulunan sosyal bilgiler, fen bilgisi, matematik hatta yabancı dil öğretmenlerinin işi kolay değildir. Burada yabancı dil öğretimiyle anadili eğitimi arasında
nasıl bir ilişki olabileceği? sorusu akla gelebilir. Uzmanlar anadilinin düzenini kavrayamayan kişinin diğer dilde başarılı olamayacağından söz etmektedir (Kocaman, 1998: 38; Köksal, 2002: 117; Tosun, 1998: 365).
Dil öğretimi bilgiden çok beceri sağlama işidir. Beceri de mümkün olduğunca çok araç gereç kullanmakla sağlanabilir. Dilini doğru kullanan, dil sevgisi ve bilinci yüksek bireyler yetiştirmede mümkün olduğunca çok araç ve gereç kullanılması gerekliliği yanında, bu araçlardaki dil ve anlatım kusursuz olmalıdır. Eğitim aracında sözcüklerin yazımında birlik sağlanmalıdır. Örneğin, bir yerde “ilk okul” bir yerde “ilkokul” yazılmamalıdır.
Türkçeyi doğru kullanma ve dil bilinci kazandırma işinde öğretmenler, yöneticiler ne kadar çok uğraşsa, programlar ne kadar mükemmel olsa, birçok araç gereç kullanılsa da öğrenciler çevrelerinden etkilenecektir. Bu durumda sağlam bir dil bilinci oluşturmak için aileler, kitle iletişim araçları, kamu kuruluşları bir bütün olarak düşünülmelidir.
Bunun için aileler çocuklarını bu konuda bilinçlendirmeli, kitle iletişim araçları yayınlarında kusursuz bir dil sunmaya özen göstermelidir. Hatta daha da ileri giderek dil sevgisi ve bilinci kazandırma işine katkı sağlayacak programlar ve yarışmalar düzenlemelidir.
KAYNAKÇA
Kocaman, Ahmet (1998). “Çözüm, Nitelikli Dil Öğretimi”, Anadilinde Çocuk Olmak,
Yabancı Dilde Öğretim. İstanbul: Papirüs: 37-39.
Köksal, Aydın (2002). Yabancı Dille Öğretim. Ankara: Öğretmen Dünyası.
Pehlivan, Ahmet; Ahmet Adalıer (2002). “Language Pollution on Advertisement Signs in
TRNC”, International Enviromental Problems of The Mediterranean Region.
Nicosia: Near East University.
Pehlivan, Ahmet (2003). “Kıbrıs Türk Basınındaki Yazım Yanlışları”, Sivil Savunma
Dergisi. 27: 16-17.
Yazım Kılavuzu (2000). Ankara: Dil Derneği.