Malûmatfürûşluk Adına Dil Cinayeti
Türkçe, günlük hayatta kullanıldığı şekliyle içler acısıdır. İnsanlık tarihinde böylesi mânâsız ve zararlı bir gidişin benzerini bulmaya imkân yoktur. Bir
Türkçe, günlük hayatta kullanıldığı şekliyle içler acısıdır. İnsanlık tarihinde böylesi mânâsız ve zararlı bir gidişin benzerini bulmaya imkân yoktur. Bir dil, her türlü ifadeye yeterli olduğu hâlde, insanlar onunla ifadeden âciz kalsınlar!.. Olacak şey değil. Ama gelinen sonuç maalesef bu. Artık nesiller birbirini anlamıyor. Dostluklar gerektiği gibi kurulmuyor. Arkadaşlar birbirlerine yabancı. Kullanılan her kelimeyi değişik mânâlara çekmek moda… Birazcık mürekkep yalamışlarımız malûmatfürûşluk adına dil cinayetleri işliyor. Dahası, dünyanın teknik çehresi, ister istemez dil hegemonyasıyla da kendini kabul ettirmekte. En kötüsü de halkın duyarsızlığı, ilgisizliği. Daha daha kötüsü, bu gidişe hız kazandırma gayretinde olanların hangi amaca hizmet ettiklerini bilmiyor -yahut bilerek yapıyor- oluşları. Televizyon kuruluyor, adı Show, gazete eki çıkarılıyor, adı TV Guide; mecmua çıkarılıyor, adı Rapsodi; gıda pazarı açılıyor, adı Şarküteri; şirket kuruluyor, adı Zeker (ortakları olan Zekeriya ile Ercan isimlerinin ilk hecelerinden oluşuyor imiş) ve daha bilmem neler… Tarihte Türkçe hiçbir dönemde böylesine bir drama maruz kalmamıştır. Bence devlet yahut belediyeler, herhangi bir işletme kurulurken ruhsat vermeden evvel isimlerini uzmanlara kontrol ettirmelidir. Nasıl nüfus idareleri çocuklara konulacak isimleri kontrol ediyorsa (!), her yeni doğan şeye ad konurken kontrolden geçmelidir. Eskiden seyyar satıcılar öncelikle ses sınavından geçirilir ve satıcılık yaparken kullandıkları cümleleri ilgili mercilere sunar, sonra sokakta -makam ve ahenk ile- bağırmaya hak kazanırlarmış. Şimdi sokak ilânlarından gazete yazılarına; televizyon spikerlerinden profesörlere kadar herkes birtakım dil yanlışları yapmakta. Artık halk ne yapsın!.. Kısacası Türkçe, günlük kullanımıyla da bir keşmekeşin içinde.
Prof. Dr. İskender Pala